Kara Harp Okulu’ndaki mezuniyet töreninde “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganını atan beş teğmenin ve üç disiplin amirinin ihracı, Türkiye’de ordu içindeki ideolojik dönüşümün ve baskıcı rejimin yeni bir göstergesidir. Milli Savunma Bakanlığı’nın yaptığı açıklamada, “Türk Silahlı Kuvvetlerimizde disipline aykırı hiçbir eylem, olay ve duruma müsamaha gösterilmeyeceğinden en ufak bir şüphe duyulmamalıdır” denilerek bu kararın bir disiplin tedbiri olduğu savunulmuştur. Ancak ortada asıl yanıtlanması gereken soru şudur: Mustafa Kemal’in adını anmak nasıl bir disiplinsizlik olarak görülebilir?
Mevcut iktidar, askeri vesayetle mücadele ettiği iddiasıyla başladığı süreci, ordunun tamamını kendi siyasal ajandasına uygun hale getirme hamleleriyle devam ettirmektedir. Son yıllarda yapılan düzenlemelerle Harp Okulları’nda, askeri akademilerde ve ordunun en kritik noktalarında, laik ve ulusal değerlere bağlı subayların tasfiye edildiği açıktır. Bugün yaşananlar, yalnızca bireysel disiplin cezaları değil, ordunun tamamen siyasallaştırılmasına yönelik uzun vadeli bir planın devamıdır.
İktidar, emperyalist projelerle uyumlu, kendi siyasal çizgisinden sapmayacak, sorgulamayan bir ordu inşa etmenin peşindedir. Bunun için de Mustafa Kemal’in ideallerine bağlı olan, laik ve demokratik değerleri savunan askerleri teker teker ordudan temizlemektedir.
Tarih bize göstermiştir ki, Türkiye’de değişim ve dönüşüm hareketleri daima ordu gençliği ve ilerici aydınlar tarafından başlatılmıştır. 1908’de Jön Türkler, Osmanlı’nın çürümüş mutlak monarşisine karşı ayaklanarak anayasal düzeni yeniden tesis etmiştir. Bu ruh, 1919’da Kuvayı Milliye olarak yeniden doğmuş ve emperyalizme karşı bağımsızlık mücadelesinin fitilini ateşlemiştir. Aynı gelenek, 27 Mayıs 1960 politik devrim sonrasında da kendini göstermiştir. Ülkenin bugüne kadarki en demokratik anayasal düzenini sağlayarak Türkiye’de sosyal adalet ve halkçı reformların önünü açmıştır.
Bugün de ordu gençliği, bu tarihsel mirasın farkındadır. Ordudan tasfiye edilen bu beş teğmen, yalnızca bireysel olarak cezalandırılmamış, bir ideolojik duruşun hedefi haline getirilmiştir. Ancak unutulmamalıdır ki, baskıyla susturulmaya çalışılan ordu gençliği, Jön Türklerden bugüne gelen devrimci ruhla mücadeleye devam edecektir.
Bugün yaşananlar bir dönüm noktasıdır. Eğer Türk Ordusu, ülkenin kurucu liderinin adının bile anılmasını bir suç olarak görmeye başladıysa, bu, ordunun kimlerin eline geçtiğinin açık bir kanıtıdır. Bugün ordu, halkın güvenliğini sağlayan bağımsız bir yapı olmaktan uzaklaştırılmakta, doğrudan iktidarın emir ve talimatlarına uygun hale getirilmeye çalışılmaktadır.
Ancak unutulmamalıdır ki tarih, hiçbir otoriter rejimin sonsuza kadar ayakta kalamayacağını defalarca göstermiştir. Bugün bu evlatlarımızı ordudan atanlar, yarın hukuk önünde hesap vereceklerdir.
Bu mücadelenin tarihsel sürekliliği, baskıcı rejimlerin en büyük korkusu olmaya devam edecektir. Çünkü Mustafa Kemal’in askerleri yalnızca bir üniformaya hapsolmuş bir kimlik değil, halkın vicdanında ve mücadelesinde yaşayan bir gerçektir. Ve bu gerçek, hiçbir emirle, hiçbir ihraçla ve hiçbir baskıyla ortadan kaldırılamaz. Jön Türklerin ve ordu gençliğinin devrimci ruhu, emperyalizmin ve gericiliğin karşısında her zaman dimdik ayakta olacaktır!