Bundan 45 yıl
önce, 16 Mart 1978 tarihinde İstanbul Üniversitesinde okuyan devrimci
öğrencilere ABD Emperyalizmi güdümündeki faşistlerce bir saldırı planlandı. Bu
saldırı tarihe Beyazıt Katliamı
olarak geçti.
O zamanlar devrimci öğrenciler kendilerini sivil ve üniformalı faşistlerin saldırılarına karşı koruyabilmek için okuldan toplu bir şekilde çıkıyorlardı. O gün yani öğrencilerin yine toplu çıkış yapacağı 16 Mart günü normalde 30-40 polis olması gereken alanda nedense sadece 9 polis bekliyordu ve faşistler tarafından planlı bir saldırı düzenlendi. Cemil Sönmez, Hatice Özen, Baki Ekiz, Turan Ören, Abdullah Şimşek, Hamit Akıl ve Murat Kurt Yoldaşlarımız, 7 kızıl karanfilimiz, Halkların Kurtuluş Davası uğruna can verdiler.
İşte 16 Mart
1978, tarihte birçok kez hain pusularda katledilen binlerce devrimci arkadaşımızın
katledildiği başka bir gündür. Faşizmin, devrimcileri şehit ettiği başka bir
gündür. Ve aynı zamanda bu topraklarda devrimciler hiçbir zaman tükenmediği
için devrimcileri tüketemediği aksine çoğalttığı başka bir gündür. Beyazıt’ın
devrimci tarihine eklenen, bugünün devrimcilerinin kalbine sızı veren,
mücadelesine güç katan başka bir gündür 16 Mart.
Peki, nasıl
yaşanmıştı bir MİT-CIA-Kontrgerilla tezgâhı olan bu katliam?
O zamanlar
devrimciler hem sivil hem de üniformalı faşistlerin hain saldırılarından dolayı
okuldan toplu çıkış yapıyorlardı. 16 Mart 1978 günü de diğer günlerde olduğu
gibi okullarından toplu çıkış yapmışlardı. Ama faşist hainlerin ve onlara
destek veren Pol-Bir’li polislerin desteği ile ilk önce bomba attılar devrimci
gençlerin üzerine, ardından da taradılar yoldaşlarımızı. Ve yedi kızıl
karanfilimizi katlettiler böylece.
Biz çok iyi
biliyoruz ki, 16 Mart Beyazıt Katliamı sadece sivil faşistler tarafından değil
aynı zamanda ABD Emperyalistleri ve onların uşağı olan yerli satılmışlar,
MİT’in, CIA’nın ve Kontrgerilla’nın kontrolünde olanlar tarafından Halkların Kurtuluşunun
sadece sosyalizm ile gerçekleşeceğini bilen ve o yönde bilinçlenen kitleleri
sindirmek için yapılmıştır. Aynı zamanda 27 Mayıs Politik Devrimi’yle elde
edilen, 12 Mart Faşist Diktatörlüğünce budanan sınırlı kazanımları ve
özgürlükleri bütünüyle yok etmek için tezgâhlayacakları 12 Eylül Faşist Darbesine
giden yolun taşlarından birini daha döşemek için yapılmıştır bu katliam.
Ancak adımız
gibi eminiz; bu tür alçakça saldırılar gençlerin devrimci mücadeleye
katılmasına engel olamaz ve yine biz gençleri Halkların Kurtuluş Davası olan
biricik davamız sosyalizmden alıkoyamaz.
45 yıl önce
gençliğin Emperyalizme, Faşizme ve Ortaçağcı gericiliğe karşı yürüttüğü
mücadeleyi baltalamak için katliamlar yapanlar, bugün de ellerindeki her türlü
imkânı gençlerimizin toplumsal olaylara verecekleri tepkileri baskılamak adına,
üniversitelerin bilim yuvaları olmaktan uzaklaşıp Ortaçağ medreselerine dönmesini
sağlamaya çalışmaktadırlar. Bunu yapanlar da AB-D Emperyalizmine uşaklıkta
sınır tanımayan AKP’giller iktidarıdır. AKP’giller, ABD Emperyalizmi tarafından
“Yeşil Kuşak Projesi” ve “Büyük Ortadoğu Projesi” kapsamında iktidara
getirildikleri günden bu yana ülkemizin her alanını Ortaçağcı gerici ideolojileri
ile zehirledikleri gibi bilim yuvalarımız olan üniversiteleri, liselerimizi, ortaokullarımızı ve ilkokullarımızı dahi
zehirlemeye çalışmaktadırlar.
Ancak biz Kurtuluş Partisi Gençliği olarak Laik, Demokratik ve Parasız, Eğitim mücadelemizi bulunduğumuz her
alanda savunmaya ve dövüştürmeye devam edeceğiz. Ve tüm bu mücadeleyi verirken
bizden önce alçakça ve hain bir pusuda katledilen 16 Mart Şehitlerini unutmayacağız,
onların mücadelesini yükselteceğiz!
Dünya Halklarının Kurtuluşu ve sosyalizm yolunda düşenlere şan olsun!
Kahrolsun AB-D Emperyalizmi!
Yaşasın Gençliğin Devrimci Mücadelesi!
16
Mart 2023
Kurtuluş Partisi Gençliği
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Öneri/eleştiri ilet.