19 Aralık 2021 Pazar

Gençliğin hakkı barınamamak, geçinememek değil insanca koşullarda yaşamaktır!


Bugün ülkemiz AKP’giller iktidarının hem Ortaçağcı gerici politikaları hem de ekonomi politikaları yüzünden tarumar olmuştur. İşçiler ve emekçiler bu geçim sıkıntısını ve yokluğu en sert şekilde hisseden toplum sınıfı olarak başı çekmektedir. Marketlerden alınan ürünlerin fiyatı doların artışına bağlı olarak her geçen gün bir önceki günü aratır hale gelmekte, kira fiyatları artmakta, emekçi halkımızın yoksulluğu derinleşmektedir. Öyle ki günün koşullarında açlık sınırı 3.890 TL, yoksulluk sınırı 13.013 TL olmuştur. Yani ülkemiz AKP’giller iktidarı yüzünden öyle bir felaket yaşamaktadır ki yoksul kalmamak için en az 13 bin TL maaş alıyor olması gerekmektedir. Çünkü ancak o şekilde temel ihtiyaçları olan gıda, barınma, ısınma, giysi gibi ihtiyaçlarını karşılaması mümkün olabilir. Ancak tüm bu duruma karşın geçtiğimiz günlerde açıklanan asgari ücret sefalet ücreti seviyesindedir.

Bu verilen asgari ücretle bir işçinin alım gücü, 2021 Ocak ayından dahi düşük kalmıştır. Bunun sebebi de Parababalarının ve AKP’giller’in asgari ücreti normal geçim endeksine göre değil daha fazla ne kadar kar elde edebiliriz düşüncesi ile hesaplamalarıdır. Ve her gün alım gücünün düştüğü, enflasyonun arttığı ülkemizde verilen tırnak kadar artışın kısa bir süre sonra anlamı kalmayacaktır. Çünkü Parababaları etten süte, bulgurdan makarnaya yani tüm temel ihtiyaçlarımıza fahiş miktarda zamlar yapıp kârlarını korumaya devam etmektedir. Halkımız, işçilerimiz ve emekçilerimiz ise yoksulluk sınırının altında açlıkla savaşarak yaşamaya çalışmaktadır.

Ülkemizde milyonlarca emeklinin durumu, Sefalet Ücretine mahkûm edilen Asgari Ücretliye göre daha da içler acısıdır. Çünkü Asgari Ücretin yarısı kadar bir maaşla, ileri yaşlarına rağmen, emekliliğin tadına varamadan yine çalışmak zorunda kalıyorlar. Emekli maaşlarında da Normal Geçim Endeksi oranında iyileştirme yapılmalıdır.

Biz gençler de ülkemiz bu durumayken işçiler ve emekçilerden farklı koşullarda değiliz. Çünkü ülkemizin gençlerinin ailesinde çalışanların çoğu da yine asgari ücret ile çalışmaktadır. Birçok evde gençlerimiz lise veya üniversite fark etmeksizin okulları sonrası eve bir maaş daha girsin diye en kötü ve güvencesiz koşullarda çalışmaktadır. Geçim derdi biz gençlerin üstüne o kadar binmiştir ki, bu zamanlarımızda sosyal ve kültürel yaşamda faydalanmamız, sinemalara, tiyatrolara, konserlere gidip sosyal faaliyet göstermemiz gerekirken cebimizdeki az parayı yarına nasıl saklayabileceğimizi düşünüyoruz. Çünkü AKP’giller iktidarı hem ülkemizi hem biz gençleri bu hale getirdi.

Özellikle şehir dışında ve üniversitede okuyan gençlerimiz Kredi Yurtlar Kurumu’ndan burs alabilmek için okul dönemlerinin başında başvuruda bulunmaktadır. Ancak KYK’nin nasıl bir inceleme yaptığını bilemediğimizden bu konuda gördüğümüz durum şudur: Gerçekten ihtiyacı olan genç arkadaşlarımızın birçoğuna burs çıkmamaktadır. Öğrencilerin büyük çoğunluğuna okulu bitirdikten iki yıl sonra geri ödemesi zorunlu olan KYK Kredisi çıkmaktadır. Yani üniversitenin birinci sınıfından itibaren geçinmesi için zorunlu olan KYK Kredisini alan biz gençlerin okulu bitirdikten sonra yaklaşık olarak kırk bin TL devlete borcumuz olmaktadır. Peki, devlete borcu olan bizler, üniversitemizi bitirdiğimiz zaman rahatça ve hızlıca iş bulabiliyor muyuz? Hayır. İş bulamıyoruz. Çünkü bunun sebebi de ülkemizi bir diplomalı işsizler hapishanesine çeviren AKP’giller iktidarıdır. AKP’giller her yere üniversite kurduk diye reklam yaparken bu üniversitelerin eğitim ve öğretim kalitesinden bahsetmemektedirler. Ki zaten AKP iktidarının amacı da kurdukları üniversitelerde bilimsel bir eğitim vermek değildir. Çünkü onlar bilime, sanata ve bu ikisinin rahatça oluşmasını sağlayacak olan Laikliğe karşıdırlar. Amaçları bilimle yetişmiş gençlik görmek değil, kendi Ortaçağcı ideolojilerine uygun gençlerin varlığını görmektedir. Bunun için iktidara geldikleri andan itibaren imam hatip liselerinin sayısını kat ve kat artırdılar. Devlete bağlı lise sayıları 5 yılda 9 bin 521’den 8 bin 914’e düşerken imam hatip liseleri sayısı 854’ten bin 610’a yükseldi. Bununla denk olarak da eğitimin kalitesi azaldı. Matematik, fen, sosyal bilimler görmesi gereken gençlerimiz AKP’giller’in Ortaçağcı gerici ideolojilerinin propagandasını alacakları imam hatip liselerinde bulundular.

Üniversitelerimizde de yukarıda anlattıklarımızdan daha iyi durumlar oluşmadı. Tam tersine AKP’giller üniversitelerdeki bilimsel ve laik eğitimi düşürdükleri gibi, okullarımızdaki ilerici ve devrimci hocalarımızı da hukuksuz KHK’ları ile görevlerinden aldılar. Dekanları ve rektörleri tepeden atama yaparak kendi emirlerine uyacak kişiler üniversitelerin başına getirdiler. Üniversitelerde bulunan biz devrimci öğrencilerin en küçük eylemine, konferansına sivil faşistleri ve polisi sürerek engellemeye çalıştılar. Ancak aynı etkinlikleri ülkü ocakları adlı faşist yuvaları yapacağı zaman değil engellemek, onları koruyabilmek için etten bir duvar ördüler. Yani AKP’giller üniversitelerimizi bilimsel anlamda sıfırlattığı gibi baskı politikası ile de biz devrimci gençlerin her gün üstüne saldırmaktadırlar. Ancak tüm saldırılara rağmen biz devrimci gençler liselerimizde, üniversitelerimizde faşizme karşı mücadele etmeye devam ediyoruz.

 

Ortaçağcı gericiliğe ve emperyalizme karşı mücadele ediyoruz!

Biz Kurtuluş Partisi Gençliği olarak şunları söylüyoruz;

Bilimsel, Demokratik ve Laik Eğitim İstiyoruz, diyoruz. Yurt Kur, Uyuma Öğrenciye Yurt Kur diyoruz. Çünkü öğrenci gençliğimiz için günün bir diğer önemli sorunu da yetersiz ve kalitesiz yurt sorunudur.

Özellikle büyük şehirlerde kiralar geçen yıla göre iki kat artmışken. Bu kira miktarlarını karşılayamayacak olan bizler devlet yurtları olan KYK Yurtlarına bel bağlamakta, güvenmekteyiz. Ancak KYK bizleri nasıl burs konusunda yalnız bırakmışsa yurtlar konusunda da yalnız bırakmıştır. Birçok arkadaşımız açıkta kalmış, yurtlara yerleşememiştir. Yurtlara yerleşenler ise kötü odalarda, bozulmuş yemeklere, insani olmayan şartlara maruz bırakılmıştır. Yani şans eseri yurda girebilen arkadaşlarımızın koşulları da içler acısıdır. Ancak yurtsuz kalanlar için durum daha vahim olmuştur. Bunun sonucunda tarikat evleri, cemaat yurtları gençlerimizin bir kısmını ağına almayı başarmıştır. Ve bu tarikat evlerinde, cemaat yurtlarında en iğrenç düşünceler, en orta çağcı gerici fikirler genç arkadaşlarımızın zihinlerine bin bir yalan ile kazılmaya çalışılmaktadır. Bu Ortaçağcı gerici tarikat evlerinin ne düzeye düşebileceğini daha geçen hafta gördük. Ortaçağcı gerici bir tarikat evinde kalmaya mahkûm olan bir gencimizin başı, “sen deccalsın” diyen yurdun meczup şeriatçı aşçısı tarafından kesilerek katledildi. İşte tarikat evleri, cemaat yurtlarının gerçek yüzü budur. Gençlerimizin zihinlerini köreltirler, onlara en iğrenç ve gerici fikirlerini aşılamaya çalışırlar ve hatta bunlarla da kalmayıp gençlerimizi katlederler. Tarikat evleri, cemaat yurtları gençlerimizi için ölüm demektir.

O yüzden biz Kurtuluş Partisi Gençliği yıllardır “Ne cemaat yurdu ne tarikat evi, insanca yaşanılacak yurtlar istiyoruz” diyoruz. “Tarikata mürit olmayacağız” diyoruz. Ve bunu bir kez daha buradan şimdi de söylüyoruz. Yıllar önce, daha 2009 yılında Ne cemaat yurdu ne tarikat evi, insanca yaşanılacak yurtlar istiyoruz” diyerek partimiz gençliği İstanbul Taksim Meydanı’ndan başlayıp Ankara’ya şehir şehir eylem yaparak yürümüş ve nitelikli yurtlar istiyoruz diyerek Yurt-Kur Genel Müdürlüğü önüne gelmişti. Yurt-Kur Genel Müdürlüğü’nün önünde temsili yurt temeli atma ve 1 yıldır toplanan binlerce imzanın teslim edilmesiyle son bulacak olan kampanyamız; imzaların teslim edilmesinden sonra pankart açmak isteyen arkadaşlarımıza polisin yaptığı müdahale ve 43 arkadaşımızın gözaltına alınmasıyla son bulmuştu. Yoldaşlarımız hakkında davalar açılmıştı ancak hiçbiri bizleri mücadelemizden geri düşürememişti.

Aynı şekilde 2017 yılında “BOP’a, Ortaçağcı Gericiliğe ve Başkanlığa HAYIR!” diyerek partimiz gençliği Taksim                 Tünel’den Galatasaray Lisesi’nin önüne yürümüş, polisin engellemesi sonucunda da Galatasaray Lisesi önünde eylemimizi gerçekleştirmiştik. Yani hem okullarımızda hem sokaklarımızda yıllar boyu mücadele ettik ve etmeye devam ediyoruz.

Ve biz, Kurtuluş Partisi Gençliği olarak mücadele alanlarını sadece okul sıraları ve kantinleri ile de sınırlı tutmuyoruz. Dünyanın en kanlı emperyalist devleti ABD Emperyalizmine karşı da mücadele ediyoruz. Emperyalistlerin G-20 isimli orta doğuyu paylaşma zirvesinde Kurtuluş Partili gençler olarak emperyalistlerin temsilcilerinin karşısına çıktık, ülkemizden defolun diye haykırdık. ABD Emperyalizminin gemileri ülkemizin kıyılarına demirlediğinde önce biz çıktık karşılarına ve Yankee Go Home dedik. Çünkü bizler antiemperyalist bir gençlik mücadelesi veriyoruz.

Başından beri dediklerimizi özetleyelim;

AKP’giller ve ona benzer her türden Ortaçağcı gerici yapıya karşı en başta okullarımızda ve eğitim alanlarımızda bilimsel, demokratik, parasız ve laik eğitim mücadelemizi sürdüreceğiz. Okullarımızı Ortaçağcı gerici kuşatmadan kurtaracağız.

Ülkemizde ABD ve AB Emperyalizmine karşı Antiemperyalist mücadelemizi vermeye, ülkemizi tam bağımsız bir ülke halene getirene dek devam edeceğiz.

Kurtuluş Partisi Gençliği olarak mücadele etmekten yılmayacağız. Gençlik sömürü istemiyor demeye devam edeceğiz!

19.12.2021

Kurtuluş Partisi Gençliği

Parasız, eşit ve laik eğitim hakkımızdır!

Bizler, her yönden geri kalmış bir ülkenin sistemce geride bırakılmış öğrencileriyiz. Biz öğrenciler yıllardır içi boş, yapmış olmak için yapılan bir sürü sınava girmek zorunda bırakılıyoruz. Bu sınavlar bizim zekâmızı ve yeteneklerimizi değerlendirmediği gibi bizleri genç yaşta strese sokuyor, enerjimizi sömürüyor ve en önemlisi hayatla bağımızı koparıyor

Bizlerin meslek sahibi olması, geçinebilmesi, ülkemiz ve halkımız için çalışabilmesi koşulu bu sınavlara girmek iken hayatlarımızın belirlendiği sınavlara hazırlanma şartlarımız eşit mi peki? Ülkemizin her köşesinde, mahallesinde, köyünde eğitim koşullarımız eşit değilken sınavlara hazırlanma koşullarımız nasıl eşit olabilir? Kolejlerde, özel okullarda okuyabilenlerle; köy okullarında, kenar mahallelerde, tek bir asgari ücretle 4 kişi geçinmeye çalışan ailelerin çocuklarının gerçek anlamda bir eğitime ulaşabilme şartları aynı değilken geleceğimizi belirledikleri bu sınavlara hazırlanma koşullarımız nasıl aynı olabilir? Öğrencileri yarış atı gibi kıyasıya koşturan, yarıştıran bu sistemde; hali hazırda eğitim hayatımızı sürdürmek çok zorken iktidarının iki yıldır pandemi sürecini başarısız yönetmesi sonucu tamamen çıkmaza düşmüş bulunmaktayız.



Pandemiden dolayı uzaktan eğitime geçilmesiyle birlikte sosyal devlet hizmeti olan ve her çocuğun eşit şekilde faydalanması gereken eğitim hakkına ulaşmak daha da güçleşiyor. Düşük gelirli ailelerin çocukları ve çalışmak zorunda olan öğrenciler yüz yüze eğitime dahi katılmakta zorlanırken altyapısı sağlanmadan yapılan bu içi boş uygulama eğitimde eşitsizliği iyice derinleştirmektedir. Tüm dünyada teknoloji olanca hızıyla ilerlerken, Gerici AKP hükümeti yüzünden ne teknolojiye ne de artan fiyatlara para yetiştirebiliyoruz. Geldikleri günden beri özelleştirmeler ve rantlarla ülkemizi peşkeş çeken, Türk lirasını pula çeviren AKP iktidarı, bu kaynaklara kısıtlı olan erişimimizi imkânsız hale getirmiştir. Liseli öğrenciler olarak artık gelecek olan üniversite yıllarımızı değil üniversiteye hazırlanmak için yetersiz kalan okullarımız dışındaki eğitim kurumlarına, sadece verdik demek için verilen faydasız okul kitapları dışındaki test kitaplarına nasıl para yetiştireceğimizi düşünür hale geldik.

Bizleri donanımlı ve sınava hazır şekilde yetiştiremeyen, gerekli materyalleri sağlayamayan sözde eğitim sistemimiz, elimizi kolumuzu bağlayıp bizleri dershanelere mahkûm ediyor. AKP İktidarı ve avenesi el birliği ile eğitimi özelleştirerek gariban halk çocuğuna okumayı reva görmüyor. Parası olmayana okumak haramdır diyor.

 Yoksulluk sınırı 13.013 TL olduğu halde 4250 TL asgari ücret alarak yoksul dahi olamayan 4 kişilik bir aile, devletin karşılaması gereken bu masrafları nasıl karşılayacak? Diyeceğimiz o ki; diplomasızların ve onların hayatları boyunca çalışmamış, emek sarf etmemiş yardakçıları, hayatlarının neredeyse tamamını çalışarak geçiren bizlerin eğitim hayatı hakkında söz sahibi oluyor.

İşte biz Halk Kurtuluşçu Liseliler olarak bulunduğumuz her alanda, okullarımızda AKP’giller’e ve gericiliğe karşı mücadele ediyoruz. Mücadele etmeye devam edeceğiz.

 

Yaşasın Parasız, Eşit ve Laik Eğitim Mücadelemiz!

 

Halk Kurtuluşçu Liseliler