Bugün ülkemiz AKP’giller iktidarının hem Ortaçağcı gerici politikaları hem de ekonomi politikaları yüzünden tarumar olmuştur. İşçiler ve emekçiler bu geçim sıkıntısını ve yokluğu en sert şekilde hisseden toplum sınıfı olarak başı çekmektedir. Marketlerden alınan ürünlerin fiyatı doların artışına bağlı olarak her geçen gün bir önceki günü aratır hale gelmekte, kira fiyatları artmakta, emekçi halkımızın yoksulluğu derinleşmektedir. Öyle ki günün koşullarında açlık sınırı 3.890 TL, yoksulluk sınırı 13.013 TL olmuştur. Yani ülkemiz AKP’giller iktidarı yüzünden öyle bir felaket yaşamaktadır ki yoksul kalmamak için en az 13 bin TL maaş alıyor olması gerekmektedir. Çünkü ancak o şekilde temel ihtiyaçları olan gıda, barınma, ısınma, giysi gibi ihtiyaçlarını karşılaması mümkün olabilir. Ancak tüm bu duruma karşın geçtiğimiz günlerde açıklanan asgari ücret sefalet ücreti seviyesindedir.
Bu verilen asgari ücretle bir
işçinin alım gücü, 2021 Ocak ayından dahi düşük kalmıştır. Bunun sebebi de Parababalarının
ve AKP’giller’in asgari ücreti normal geçim endeksine göre değil daha fazla ne
kadar kar elde edebiliriz düşüncesi ile hesaplamalarıdır. Ve her gün alım
gücünün düştüğü, enflasyonun arttığı ülkemizde verilen tırnak kadar artışın
kısa bir süre sonra anlamı kalmayacaktır. Çünkü Parababaları etten süte,
bulgurdan makarnaya yani tüm temel ihtiyaçlarımıza fahiş miktarda zamlar yapıp kârlarını
korumaya devam etmektedir. Halkımız, işçilerimiz ve emekçilerimiz ise yoksulluk
sınırının altında açlıkla savaşarak yaşamaya çalışmaktadır.
Ülkemizde milyonlarca emeklinin
durumu, Sefalet Ücretine mahkûm edilen Asgari Ücretliye göre daha da içler
acısıdır. Çünkü Asgari Ücretin yarısı kadar bir maaşla, ileri yaşlarına rağmen,
emekliliğin tadına varamadan yine çalışmak zorunda kalıyorlar. Emekli
maaşlarında da Normal Geçim Endeksi oranında iyileştirme yapılmalıdır.
Biz gençler de ülkemiz bu
durumayken işçiler ve emekçilerden farklı koşullarda değiliz. Çünkü ülkemizin
gençlerinin ailesinde çalışanların çoğu da yine asgari ücret ile çalışmaktadır.
Birçok evde gençlerimiz lise veya üniversite fark etmeksizin okulları sonrası
eve bir maaş daha girsin diye en kötü ve güvencesiz koşullarda çalışmaktadır.
Geçim derdi biz gençlerin üstüne o kadar binmiştir ki, bu zamanlarımızda sosyal
ve kültürel yaşamda faydalanmamız, sinemalara, tiyatrolara, konserlere gidip
sosyal faaliyet göstermemiz gerekirken cebimizdeki az parayı yarına nasıl
saklayabileceğimizi düşünüyoruz. Çünkü AKP’giller iktidarı hem ülkemizi hem biz
gençleri bu hale getirdi.
Özellikle şehir dışında ve
üniversitede okuyan gençlerimiz Kredi Yurtlar Kurumu’ndan burs alabilmek için
okul dönemlerinin başında başvuruda bulunmaktadır. Ancak KYK’nin nasıl bir
inceleme yaptığını bilemediğimizden bu konuda gördüğümüz durum şudur: Gerçekten
ihtiyacı olan genç arkadaşlarımızın birçoğuna burs çıkmamaktadır. Öğrencilerin
büyük çoğunluğuna okulu bitirdikten iki yıl sonra geri ödemesi zorunlu olan KYK
Kredisi çıkmaktadır. Yani üniversitenin birinci sınıfından itibaren geçinmesi
için zorunlu olan KYK Kredisini alan biz gençlerin okulu bitirdikten sonra yaklaşık
olarak kırk bin TL devlete borcumuz olmaktadır. Peki, devlete borcu olan
bizler, üniversitemizi bitirdiğimiz zaman rahatça ve hızlıca iş bulabiliyor
muyuz? Hayır. İş bulamıyoruz. Çünkü bunun sebebi de ülkemizi bir diplomalı
işsizler hapishanesine çeviren AKP’giller iktidarıdır. AKP’giller her yere
üniversite kurduk diye reklam yaparken bu üniversitelerin eğitim ve öğretim
kalitesinden bahsetmemektedirler. Ki zaten AKP iktidarının amacı da kurdukları
üniversitelerde bilimsel bir eğitim vermek değildir. Çünkü onlar bilime, sanata
ve bu ikisinin rahatça oluşmasını sağlayacak olan Laikliğe karşıdırlar. Amaçları
bilimle yetişmiş gençlik görmek değil, kendi Ortaçağcı ideolojilerine uygun
gençlerin varlığını görmektedir. Bunun için iktidara geldikleri andan itibaren
imam hatip liselerinin sayısını kat ve kat artırdılar. Devlete bağlı lise
sayıları 5 yılda 9 bin 521’den 8 bin 914’e düşerken imam hatip liseleri sayısı
854’ten bin 610’a yükseldi. Bununla denk olarak da eğitimin kalitesi azaldı.
Matematik, fen, sosyal bilimler görmesi gereken gençlerimiz AKP’giller’in Ortaçağcı
gerici ideolojilerinin propagandasını alacakları imam hatip liselerinde
bulundular.
Üniversitelerimizde de yukarıda
anlattıklarımızdan daha iyi durumlar oluşmadı. Tam tersine AKP’giller
üniversitelerdeki bilimsel ve laik eğitimi düşürdükleri gibi, okullarımızdaki
ilerici ve devrimci hocalarımızı da hukuksuz KHK’ları ile görevlerinden
aldılar. Dekanları ve rektörleri tepeden atama yaparak kendi emirlerine uyacak
kişiler üniversitelerin başına getirdiler. Üniversitelerde bulunan biz devrimci
öğrencilerin en küçük eylemine, konferansına sivil faşistleri ve polisi sürerek
engellemeye çalıştılar. Ancak aynı etkinlikleri ülkü ocakları adlı faşist
yuvaları yapacağı zaman değil engellemek, onları koruyabilmek için etten bir
duvar ördüler. Yani AKP’giller üniversitelerimizi bilimsel anlamda sıfırlattığı
gibi baskı politikası ile de biz devrimci gençlerin her gün üstüne
saldırmaktadırlar. Ancak tüm saldırılara rağmen biz devrimci gençler
liselerimizde, üniversitelerimizde faşizme karşı mücadele etmeye devam
ediyoruz.
Ortaçağcı gericiliğe ve emperyalizme karşı mücadele ediyoruz!
Biz Kurtuluş Partisi Gençliği
olarak şunları söylüyoruz;
Bilimsel, Demokratik ve Laik Eğitim
İstiyoruz, diyoruz. Yurt Kur, Uyuma Öğrenciye Yurt Kur diyoruz. Çünkü
öğrenci gençliğimiz için günün bir diğer önemli sorunu da yetersiz ve kalitesiz
yurt sorunudur.
Özellikle büyük şehirlerde kiralar
geçen yıla göre iki kat artmışken. Bu kira miktarlarını karşılayamayacak olan
bizler devlet yurtları olan KYK Yurtlarına bel bağlamakta, güvenmekteyiz. Ancak
KYK bizleri nasıl burs konusunda yalnız bırakmışsa yurtlar konusunda da yalnız
bırakmıştır. Birçok arkadaşımız açıkta kalmış, yurtlara yerleşememiştir.
Yurtlara yerleşenler ise kötü odalarda, bozulmuş yemeklere, insani olmayan
şartlara maruz bırakılmıştır. Yani şans eseri yurda girebilen arkadaşlarımızın
koşulları da içler acısıdır. Ancak yurtsuz kalanlar için durum daha vahim
olmuştur. Bunun sonucunda tarikat evleri, cemaat yurtları gençlerimizin bir
kısmını ağına almayı başarmıştır. Ve bu tarikat evlerinde, cemaat yurtlarında
en iğrenç düşünceler, en orta çağcı gerici fikirler genç arkadaşlarımızın
zihinlerine bin bir yalan ile kazılmaya çalışılmaktadır. Bu Ortaçağcı gerici
tarikat evlerinin ne düzeye düşebileceğini daha geçen hafta gördük. Ortaçağcı
gerici bir tarikat evinde kalmaya mahkûm olan bir gencimizin başı, “sen deccalsın”
diyen yurdun meczup şeriatçı aşçısı tarafından kesilerek katledildi. İşte
tarikat evleri, cemaat yurtlarının gerçek yüzü budur. Gençlerimizin zihinlerini
köreltirler, onlara en iğrenç ve gerici fikirlerini aşılamaya çalışırlar ve
hatta bunlarla da kalmayıp gençlerimizi katlederler. Tarikat evleri, cemaat
yurtları gençlerimizi için ölüm demektir.
O yüzden biz Kurtuluş Partisi
Gençliği yıllardır “Ne cemaat yurdu ne tarikat evi, insanca yaşanılacak
yurtlar istiyoruz” diyoruz. “Tarikata mürit olmayacağız” diyoruz. Ve bunu
bir kez daha buradan şimdi de söylüyoruz. Yıllar önce, daha 2009 yılında Ne
cemaat yurdu ne tarikat evi, insanca yaşanılacak yurtlar istiyoruz” diyerek
partimiz gençliği İstanbul Taksim Meydanı’ndan başlayıp Ankara’ya şehir şehir
eylem yaparak yürümüş ve nitelikli yurtlar istiyoruz diyerek Yurt-Kur Genel
Müdürlüğü önüne gelmişti. Yurt-Kur Genel Müdürlüğü’nün önünde temsili yurt
temeli atma ve 1 yıldır toplanan binlerce imzanın teslim edilmesiyle son
bulacak olan kampanyamız; imzaların teslim edilmesinden sonra pankart açmak
isteyen arkadaşlarımıza polisin yaptığı müdahale ve 43 arkadaşımızın gözaltına
alınmasıyla son bulmuştu. Yoldaşlarımız hakkında davalar açılmıştı ancak
hiçbiri bizleri mücadelemizden geri düşürememişti.
Aynı şekilde 2017 yılında “BOP’a,
Ortaçağcı Gericiliğe ve Başkanlığa HAYIR!” diyerek partimiz gençliği Taksim
Tünel’den Galatasaray
Lisesi’nin önüne yürümüş, polisin engellemesi sonucunda da Galatasaray Lisesi
önünde eylemimizi gerçekleştirmiştik. Yani hem okullarımızda hem sokaklarımızda
yıllar boyu mücadele ettik ve etmeye devam ediyoruz.
Ve biz, Kurtuluş Partisi Gençliği
olarak mücadele alanlarını sadece okul sıraları ve kantinleri ile de sınırlı
tutmuyoruz. Dünyanın en kanlı emperyalist devleti ABD Emperyalizmine karşı da
mücadele ediyoruz. Emperyalistlerin G-20 isimli orta doğuyu paylaşma zirvesinde
Kurtuluş Partili gençler olarak emperyalistlerin temsilcilerinin karşısına
çıktık, ülkemizden defolun diye haykırdık. ABD Emperyalizminin gemileri
ülkemizin kıyılarına demirlediğinde önce biz çıktık karşılarına ve Yankee Go
Home dedik. Çünkü bizler antiemperyalist bir gençlik mücadelesi veriyoruz.
Başından beri dediklerimizi
özetleyelim;
AKP’giller ve ona benzer her türden
Ortaçağcı gerici yapıya karşı en başta okullarımızda ve eğitim alanlarımızda
bilimsel, demokratik, parasız ve laik eğitim mücadelemizi sürdüreceğiz.
Okullarımızı Ortaçağcı gerici kuşatmadan kurtaracağız.
Ülkemizde ABD ve AB Emperyalizmine
karşı Antiemperyalist mücadelemizi vermeye, ülkemizi tam bağımsız bir ülke
halene getirene dek devam edeceğiz.
Kurtuluş Partisi Gençliği olarak
mücadele etmekten yılmayacağız. Gençlik sömürü istemiyor demeye devam edeceğiz!
19.12.2021
Kurtuluş Partisi Gençliği
Parasız, eşit ve laik eğitim hakkımızdır!
Bizler, her yönden geri kalmış bir ülkenin
sistemce geride bırakılmış öğrencileriyiz. Biz öğrenciler yıllardır içi boş,
yapmış olmak için yapılan bir sürü sınava girmek zorunda bırakılıyoruz. Bu
sınavlar bizim zekâmızı ve yeteneklerimizi değerlendirmediği gibi bizleri genç
yaşta strese sokuyor, enerjimizi sömürüyor ve en önemlisi hayatla bağımızı
koparıyor
Bizlerin meslek sahibi olması,
geçinebilmesi, ülkemiz ve halkımız için çalışabilmesi koşulu bu sınavlara
girmek iken hayatlarımızın belirlendiği sınavlara hazırlanma şartlarımız eşit
mi peki? Ülkemizin her köşesinde, mahallesinde, köyünde eğitim koşullarımız
eşit değilken sınavlara hazırlanma koşullarımız nasıl eşit olabilir?
Kolejlerde, özel okullarda okuyabilenlerle; köy okullarında, kenar
mahallelerde, tek bir asgari ücretle 4 kişi geçinmeye çalışan ailelerin
çocuklarının gerçek anlamda bir eğitime ulaşabilme şartları aynı değilken
geleceğimizi belirledikleri bu sınavlara hazırlanma koşullarımız nasıl aynı
olabilir? Öğrencileri yarış atı gibi kıyasıya koşturan, yarıştıran bu sistemde;
hali hazırda eğitim hayatımızı sürdürmek çok zorken iktidarının iki yıldır
pandemi sürecini başarısız yönetmesi sonucu tamamen çıkmaza düşmüş
bulunmaktayız.
Pandemiden dolayı uzaktan eğitime
geçilmesiyle birlikte sosyal devlet hizmeti olan ve her çocuğun eşit şekilde
faydalanması gereken eğitim hakkına ulaşmak daha da güçleşiyor. Düşük gelirli
ailelerin çocukları ve çalışmak zorunda olan öğrenciler yüz yüze eğitime dahi
katılmakta zorlanırken altyapısı sağlanmadan yapılan bu içi boş uygulama
eğitimde eşitsizliği iyice derinleştirmektedir. Tüm dünyada teknoloji olanca
hızıyla ilerlerken, Gerici AKP hükümeti yüzünden ne teknolojiye ne de artan
fiyatlara para yetiştirebiliyoruz. Geldikleri günden beri özelleştirmeler ve rantlarla
ülkemizi peşkeş çeken, Türk lirasını pula çeviren AKP iktidarı, bu kaynaklara
kısıtlı olan erişimimizi imkânsız hale getirmiştir. Liseli öğrenciler olarak
artık gelecek olan üniversite yıllarımızı değil üniversiteye hazırlanmak için
yetersiz kalan okullarımız dışındaki eğitim kurumlarına, sadece verdik demek
için verilen faydasız okul kitapları dışındaki test kitaplarına nasıl para
yetiştireceğimizi düşünür hale geldik.
Bizleri donanımlı ve sınava hazır şekilde
yetiştiremeyen, gerekli materyalleri sağlayamayan sözde eğitim sistemimiz,
elimizi kolumuzu bağlayıp bizleri dershanelere mahkûm ediyor. AKP İktidarı ve avenesi
el birliği ile eğitimi özelleştirerek gariban halk çocuğuna okumayı reva
görmüyor. Parası olmayana okumak haramdır diyor.
Yoksulluk sınırı 13.013 TL olduğu halde 4250
TL asgari ücret alarak yoksul dahi olamayan 4 kişilik bir aile, devletin
karşılaması gereken bu masrafları nasıl karşılayacak? Diyeceğimiz o ki; diplomasızların
ve onların hayatları boyunca çalışmamış, emek sarf etmemiş yardakçıları,
hayatlarının neredeyse tamamını çalışarak geçiren bizlerin eğitim hayatı
hakkında söz sahibi oluyor.
İşte
biz Halk Kurtuluşçu Liseliler olarak bulunduğumuz her alanda, okullarımızda
AKP’giller’e ve gericiliğe karşı mücadele ediyoruz. Mücadele etmeye devam
edeceğiz.
Yaşasın
Parasız, Eşit ve Laik Eğitim Mücadelemiz!
Halk Kurtuluşçu Liseliler