Emperyalistlerin ülkemizdeki ilerici, devrimci hareketi baltalamak için kendi uşaklarına yaptırttığı 12 Eylül Faşist Darbesi sonrası, emperyalizm işbirlikçisi iktidarların üniversitelerde borularını daha rahat öttürmesi amacıyla 1981’de YÖK kuruldu. YÖK, kuruluş amacını kendi sitesinde yer alan tarihçesinde şöyle belirtiyor: “1960-80 arasında ortaya çıkan siyasi, sosyal ve ekonomik sorunlar, yükseköğretimdeki kötüye gidişi daha da artırmıştır. Bu nedenle yetmişli yılların sonunda köklü bir reform kaçınılmaz hale gelmiş ve sonunda 1981 reformu yürürlüğe konmuştur.” Görüldüğü üzere, 27 Mayıs Politik Devrimi’nin kazanımlarıyla yükselen devrimci hareket ve ilericilik bir sorun olarak görülüyor YÖK tarafından. Bu soruna çözüm olarak da bir kumanda gibi kullanılacak YÖK yaratılıyor ve 40 yıldır da görevini yapmaya devam ediyor.
12 Eylül Faşist Darbesinin
sonucunda YÖK’ün kurulması ile beraber, ilerici demokrat, sosyalist öğretim
görevlileri üniversitelerden uzaklaştırılmış, 1950’lerden beri
CIA’nın “Yeşil Kuşak Projesi” kapsamında yetiştirilen Ortaçağcı,
Amerikancı sözde öğretim görevlilerinden oluşan kadrolar, boşalan üniversite
kürsülerini bir bir doldurmaya başlamıştır. Üniversiteler, öğrencilerin müşteri
olduğu, 24 saat işleyen fabrikalara (kârhanelere) dönüştürülmeye başlanmıştır.
Böylelikle üniversitelerimizin medreseleşme süreci hız kazanmış, bilimsel ve laik
eğitimden uzaklaştırılmıştır.
12 Eylül’ün çocuğu olan YÖK şu anda
da AKP’giller’in hizmetindedir. AKP’giller’in istediği gibi “dindar ve kindar
bir nesil” yetiştirmek için gerekli düzenlemeleri yapmaktır. Üniversitelere
sadece kendi Ortaçağcı Gerici düşüncelerine biat eden insanları yerleştirmek
için ellerinden gelenleri yapmaktan da çekinmemektedirler.
Üniversitelerimizin ve
gençlerimizin bir tarafı gericilikle ve yandaş yönetimlerle çevriliyken bir
tarafı da aşağıda saydığımız ana sorunlarla çevrilmiştir.
Bilimsel
olmayan eğitim, gelecek kaygısı, barınma, ulaşım, kalitesiz beslenme, yüksek
fiyatlı eğitim materyalleri, kredi verilerek borçlandırılma. Bu bahsi geçen
ekonomik etkenli sorunların bir üniversite öğrencisi için nedenli zor olduğu
kolaylıkla görülebilir.
Aynı zamanda bilimsel eğitimden,
araştırmadan, teknikten iyice uzaklaşan okullarda sanayi iş birlikleri ile
kurulan Teknoparklar aracılığı ile okullar finans merkezleri haline getirilmiş
durumdadır. Ticarethane gibi yönetilen okullarda şirketlerin başına (rektör) diplomasız
tarafından atanarak getirilmektedir.
Günümüzün üniversite gençliği
açısından bir sorun da “yurt meselesidir”.
AKP’giller iktidarı öğrencilere nitelikli ve yaşanabilir yurtlar açmak yerine
yandaşlarına peşkeş yoluyla binalar diktirdiği için bugün birçok genç yurt
bulamamakta, barınamamaktadır. Gençlerin büyük birçoğu sayıca az olan
yurtlardan dolayı büyük sorunlar yaşamaktadır. Özellikle ev kirası fiyatlarının
da fahiş derecede artması sonucunda gençler yurt bulamadığı gibi eve de
çıkamamakta veya çok yüksek fiyatta kiralar vererek çıkabilmektedir. İşte AKP’giller
iktidarının ve onun YÖK’ünün gençlerimizi getirdiği durum budur.
Tüm bunlar yetmezmiş gibi rektörlük
atamalarının belirleyeni ise 2018 yılında çıkarttıkları KHK ile tek merci
Cumhurbaşkanı olarak ayarlanmıştır. AKP’giller’in hizmetindeki tüm profesörler
doğal rektör adayı olmuş ve böylece dindar ve kindar bir nesil yetiştirme için
istedikleri adımı atmışlardır. Orta çağcı gerici düşüncelerini yaymanın kolay
yolunu bulmuşlardır.
Ancak tüm bu yaşanan olumsuzluklara
karşı biz Kurtuluş Partisi Gençliği olarak, bilimin, demokrasinin kalesi
üniversitelerimizin, Parababalarının holdinglerine, Ortaçağcı gericilerin
tarikatlarına dönüştürülmesine izin vermeyeceğiz. Bu konuda partimizin
programında şöyle denmektedir:
Eğitim
DEMOKRATLAŞTIRILACAK. Ezberciliğe değil, güçlükler karşısında çözüm yolları
bulma, yani bellek yerine zekâyı işletme prensibi, öğretim ve eğitimin baş prensibi
olacak. Ölçü alınarak, kişiye özel, el yapımı ayakkabı üretir gibi, her
öğrencinin kişiliğini ezmeyen eğitim güdülecek.
“Fazla
diplomalı bize gerekmez” kaygısı ile, Sınav’lar öğrenci “turnikesi”, ya da
salhanesi (mezbahası, kesimevi) haline sokulmayacak. Dönen (başarısız) öğrenci
oranı; öğretmenin, öğretim sisteminin ve öğretim araçlarının nitelikleriyle
kıyaslanacak ve başarının yükseltilmesi için, saptanan eksiklikler ya da
yanlışlıklar hızla giderilecek.
Öğretimin
her kademesine her yaş ve cinsiyetten herkes sınav vermek şartı ile girip belge
alabilecek.
Her
yerde HALK ÜNİVERSİTELERİ kurulacak.
Öğretim
ve Eğitim, biçimi ve içeriğiyle LAİKLEŞTİRİLECEK.
Anadilde
eğitim serbest olacak. Devlet ve diğer kamu yönetimleri bu konuda üzerlerine
düşen yükümlülükleri eksiksiz yerine getirecek.
Yabancı
dilde eğitim yasaklanacak.
Eğitim
bütünüyle bir kamu görevi olacak. Eğitimden para kazanma yasaklanacak. Herkese
eşit, parasız eğitim imkânı sunulacak.”
Kurtuluş Partisi Gençliği olarak; yıllardır
parasız, demokratik ve laik eğitim diyerek sokaklarda, okullarda haykırıyoruz. Bu
amacımızı gerçekleştirmek için de bulunduğumuz her alanda mücadele veriyoruz. Mücadelemiz gençliğimizin nitelikli eğitim
alabilmesi, insanca koşullarda yaşayıp, barınabilmesi içindir. Gençlerimizin
zihinlerinin zehirli Ortaçağcı gerici düşüncelerden etkilenmemesi içindir.
Ve biz, bu mücadelemizi zafere
ulaştırana kadar bıkmadan, usanmadan sürdüreceğiz.
Yaşasın
Gençliğin Devrimci Mücadelesi!
Yök’e
Hayır!
6 Kasım 2021
Kurtuluş
Partisi Gençliği
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Öneri/eleştiri ilet.