5 Nisan 2017 Çarşamba

2017 YGS ışığında eğitim sisteminin tekrardan çöküşü Emek hırsızı ÖSYM artık oldu katil ÖSYM!

Halkın Kurtuluş Gazetesi 110. sayısında yayınlanan yazıyı paylaşıyoruz.

12 Mart Pazar günü yapılan Yükseköğretime Geçiş Sınavı (YGS) sonuçları açıklandı. Biz de bu yazımızda o soğuk ama can alıcı rakamlardan yola çıkarak bazı saptamalarda bulunacağız. Kullanacağımız verilerin hepsi ÖSYM’ye aittir.
Bilindiği üzere adaylara YGS'de Türkçe, Sosyal Bilimler, Temel Matematik, Fen Bilimleri testlerinden 40'ar soru sorulmuştu. 
* 2 milyon 162 bin aday sınava girmişti. Bu adaylardan 1 milyon 400 bini Temel Matematik ve Fen testlerinin yer aldığı YGS-1 ve YGS-2’de 180 puan barajını aşamadı.

*Adayların en düşük test ortalamalarında bu yıl da önceki yıllarda olduğu gibi Matematik ve Fen Bilimlerinde geçen yıla göre üç derste test ortalamaları düştü. Buna göre;
*Temel matematik testinde geçen sene 7,8 olan test ortalaması bu yıl 5, fen bilimleri testinde doğru ortalaması ise 4.6 ile geçen yıldaki ortalamayla aynı kaldı.
*Türkçe testinde doğru ortalaması 2016’da 19 iken bu yıl 17’ye geriledi. 
*Sadece sosyal bilimler testinde doğru ortalaması yükseldi. Geçen sene 10,7 olan doğru sayısı bu yıl 12 oldu.
* Rakamlardan şu anlaşılıyor: 450 bin kişi matematik, 550 bin kişi ise fen testine dokunmamış.
*Sıfır çekenlerin sayısı da geçen yıla oranla arttı.
*Geçen yıl 32 bin 983 adayın bir net bile yapmadığı için puanı hesaplanmamıştı. 
*Bu yıl ise 38 bin 483 aday sıfır çekti.
*Bu yıl sınava girmeyen aday sayısı yüzde 40 oranında artış göstermiş. Şöyle ki;
Geçen yıl çeşitli nedenlerle 61 bin 482 aday sınava giremezken bu yıl 102 bin 949 aday sınava girmemiştir.
 Örneğin 2015’te 59 bin, 2016’da 61 bin aday, başvurduğu halde sınava girmezken, bu sayı bu yıl neredeyse iki kat artarak 102 bine ulaşmıştır.
Çoğu uzman bunun altında yatan neden olarak son dakikaya alışmış olan adayların, 9.45 kuralına takılarak, sınava alınmamalarını göstermektedir.
Hatırlarsanız bu yıl  sınav saati olan 10.00'dan 15 dakika önce salonda olma şartı nedeniyle pek çok öğrenci sınava yetişse bile, 9.45'te  sınav salonuna gelmediği için sınava alınmamıştı. 
Emek Hırsızı ÖSYM’nin bu yıl getirdiği bu uygulama görülüyor ki binlerce mağdur yaratmıştır. Adayların çoğunun evlerine yakın sınav merkezlerinde sınava girmedikleri gerçeğini de göz ardı etmemek lazım. Malum referandum çalışmaları da var. Örneğin aynı gün Binali Yıldırım Bursa’da miting yapmıştı. Alınan önlemleri ve yapılanları varın siz düşünün.
Biz bunları tartışa dururken asıl acı gerçeği NTV, DHA Haber’in 31 Mart 2017 tarihli Eğitim haberinden öğreniyoruz. Şöyle ki,
‘Çanakkale'de 12 Mart pazar günü yapılan YGS bir dakikalık gecikme nedeniyle alınmayınca bunalıma giren 18 yaşındaki öğrenci intihar etti.
Çanakkale'nin Biga ilçesinde bir dakika geç kaldığı için Yükseköğretime Geçiş Sınavı'na (YGS) giremeyen 18 yaşındaki Büşranur Kalaycı, hayatına son verdi. Kalaycı, dün kardeşi tarafından odasında hayatını kaybetmiş halde bulundu. Genç kızın iple kendini astığı belirlendi. Savcılıkta ifade veren aile, kızlarının bir dakikalık gecikmeyle YGS'ye giremediğini, bu yüzden 3 haftadır bunalımda olduğunu anlattı.
Tüm bu yaşananlardan sonra Emek Hırsızı ÖSYM artık Katil ÖSYM ünvanını da hak etmiştir.
Kaldı ki, bazı eğitim uzmanlarına göre bütün sınavlarda gecikme payı bırakılırken insan hayatını etkilediği varsayılan ve yukarıdaki haberle de kanıtlandığı gibi, böyle bir sınavda bu türden bir uygulamaya ancak pilot ya da deneme uygulamasına gidilip, görülen aksaklıklar da dikkate alınarak, gelecek yıldan itibaren resmen başlanılabilirdi.
*Sınavı iptal edilen aday sayısı geçen yıllara göre üç kat artmıştır.
2015’te 492, 2016’da 473 adayın sınavı iptal edilirken, bu yıl bu sayı birdenbire üç kat artarak bin 457’ye yükselmiş.
*Kızlar bu yıl da erkeklere oranla daha başarılı oldu.
*Kızların yüzde 88,60'ı 150 puanlık barajı aşarken, yüzde 73,72'si ise 180 barajını aşarak LYS’'ye girmeye hak kazandı.
*Erkeklerin yüzde 82,58'i 150 barajını, yüzde 66,04'ü ise 180 barajını geçti.
*Adaylardan sadece yüzde 48’i lise son sınıf öğrencisiydi! Diğerleri eski mezundu ve içlerinde 5’inci kez sınava girenlerin sayısı bir hayli fazlaydı.(Bu aslında sınav cenderesinde hayatları cehenneme döndürülen çaresiz insanlarımızın öğrenilmiş çaresizliğini gösteriyor.)
*500 tam puan alan aday sayısı her zaman çok fazla olurdu, şu ana kadar sadece bir kişi çıktı. O da Bingöl’den bir kız öğrencimiz. Bir de geçen yıllardaki durumu hatırlayın.
*İl başarı sıralamaları, başarısız illerin baskısı nedeniyle, bu yıl da açıklanmadı!
İşte yukarıdaki veriler bize ülkemizde eğitimin özellikle son 15 yıldır AKP iktidarı eliyle nasıl çökertildiğinin kanıtıdır. Toplumsal olayları olduğu gibi hiç yalana, ikircikliğe düşmeden bilimsel veriler ışığında eleştiren, soran ve bu sorunlara bilimsel yönden yaklaşarak çözümler üreten eğitim emekçileri olarak bu acı tablo bizler için hiç de kanıksanacak ya da hayal kırıklığına düşecek bir durum yaratmamıştır. Çünkü bizler eğitimin sınıflı bir toplumda süren sınıflar savaşının bir sonucu olduğunu netçe görebiliyoruz. Ezen ve ezilenin, sömüren ve sömürülenin olduğu bir toplum sisteminde eğitim de bu sömürü düzeninin devamını sağlayan çarklardan biridir.
Sınavlar da bu acımasız sömürü sisteminin devamını sağlayan eğitim sisteminin ana dişlilerinden biridir. Doğal olarak sınavlarla ilgili yukarıdaki acı tablo sınavların bu vurguncu sömürü sistemi tarafından kendisinden beklenen işlevini dahi yeterince yerine getiremediğinin de bir şekilde kanıtıdır. Dolayısıyla ülkemizde hangi biçim altında olursa olsun, sınavların içeriğinden biçimine, süresinden amacına kadar hemen hiçbir özelliğinin gerçek anlamda adayların başarısını ölçmede yeterli olmadığı gün gibi açıktır. Tabiî ki görmek isteyen gözler için.
Bu yazıda ele aldığımız YGS nezdinde eğitim sisteminin niteliğine ve çocuklarımıza ne kazandırdığına bakmak gerektiği açıktır. Zaten bozuk olan niteliği parababaları ve onların yerli uşağı AKP’giller eliyle daha da bozulan, laiklikten, bilimsellikten hızla uzaklaştırılan bir eğitim sistemi içinde yetişen gençlerimizden daha iyi sonuçlar beklemek elbette mümkün değildir.
 Eğitim sistemini dini dogmalar üzerine kuran, eğitimi tamamen küplerini doldurmak için ticari bir araç olarak gören, sadece ekonomik olarak getireceği kâr üzerine yoğunlaşan ve bu yönde yandaşlarını nemalandıran, nerdeyse tüm okulları adım adım dershaneye ya da imam hatibe dönüştüren, çocuklarımızı sınav cenderesine mahkum eden, çocuk ve gençlerimizin hayallerini, umutlarını ve geleceklerini karartan sonuçlar üreten niteliksiz bir eğitim sisteminin çocuklarımıza katacağı hiçbir şey yoktur.
Kaldı ki ilkokuldan başlayarak üniversiteye kadar, o da yetmedi KPSS türü sınavlarla, sürekli olarak yapılan sınavlara endekslenmiş bir eğitim sisteminin nitelikli olması mümkün değildir. Eğitim sistemimiz çocuklarımızı ve gençlerimizi eğitmemekte, sadece yapılacak olan sınavlara güya hazırlamaktadır.
 Kendi sömürü düzenlerini devam ettirmek için parababalarının ve onların yerli işbirlikçilerinin bilinçli olarak teşvik ettiği ‘rekabete’ ve ‘yarışmaya’ dayalı ‘piyasacı eğitim’ anlayışı başta İşçi Sınıfımız olmak üzere tüm emekçi halklarımızın canını yakmaktadır. Daha iyi bir gelecek umuduyla bir üniversitede eğitim görme hayalleri kuran milyonlarca gencimiz aslında istatistik biliminin o soğuk rakamları arasında buz kalıpları misali donmaktadır. Gerçekte bu milyonlarca gencimiz eğitim görüyor algısı altında var olan işsizler ordusunu da kamufle etmektedir.Bu acı gerçeği de göz ardı etmemeliyiz.
 Bütün çocuklarımız ve gençlerimiz birbiri ile rekabet eden değil, onları geliştiren, çok yönlü bilgi ve beceri kazandırıcı, nitelikli bir eğitim anlayışının benimsendiği bir düzende yaşamayı hak etmektedir. Gençlerimiz ve çocuklarımız eğitimlerini birbirleriyle yarışmak zorunda kalmadan, elenme korkusu yaşamadan sürdürebilmelidir.
Dolayısıyla her öğrencinin kendi ilgi ve becerisi doğrultusunda hangi alanda okuyacağını kendisinin belirleyeceği, tamamen bilimin ışığında eleştiren, sorgulayıcı, insani değerlerin benimsetildiği, doğa ve hayvan sevgisinin verilmeye çalışıldığı bir eğitim sisteminin oluşturulması ve bunun için öncelikle ‘sınav merkezli eğitim’ anlayışının terk edilmesi gerekmektedir.
Bunu Türkiye’de başaracak olan da başta İşçi Sınıfımız olmak üzere halklarımızın gözbebeği gerçek halkçı, devletçi, vatansever, devrimci, laik ve cumhuriyetçi olan HALKIN KURTULUŞ PARTİSİ olacaktır.
Neden mi?
Çünkü biz biliyoruz ki yukarıda anlattığımız acı tablonun ilacı Parti Programı’ndakişu çözümlerindedir de ondan.
14- Hak arayan adliye gibi, GERÇEĞİ arayan ve gerçeği arayan İNSANI YARATAN öğretim, eğitim ve bilim kurumlarımız da, ülkemizde gerçekten KEŞİF ve İCAT ruhunu beslemek için tam bağımsızlığa kavuşacak. Bütün eğitmen, öğretmen ve profesörler; kendi KÜLTÜR SENDİKALARI’nda kişiliklerini ve menfaatlerini (çıkarlarını) koruyacaklar.
“Hükümet, bir öğretim kanunu ile, öğretim kollarını, öğretmen niteliklerini, okul masraflarını belirtmekle kalacak ve özel müfettişleriyle yalnız o kanunun uygulanmasını kontrol edecek. Başka şekilde, öğreticilerin hayat, istikbal (gelecek: sosyal güvenlik) ve faaliyetlerine karışmayacak.
“15- ÖĞRETİM SİSTEMİ: Özellikle kol işiyle kafa işi arasındaki uçurumu doldurma hedefini güdecek.
“İLKÖĞRETİM: Çevre üretimlerinin tarla ya da fabrika vb. sistemine göre,
“TEKNİK ve ORTAÖĞRENİM: Memleket sanayi plânında ayrılmış o yerin pratik ekonomik ihtiyaçlarına göre programlanacak.
“YÜKSEK ÖĞRENİM: yabancı yayınları aşırmalarla rızıklanan kürsü ötülgenliği yerine, memleketimizin yerüstü, yeraltı, insan, hayvan bütün varlıklarını inceleyerek, Ekonomi ve üretim şartlarımızı geliştirmeye fiilen yarar ORİJİNAL emeği geçirecek; lâboratuarını tarlalarımıza ve atölyelerimize bağlayarak BİLİM YAPMA görevini endüstriyel kalkınma hamlemizle taçlandıracak.
“16- Eğitim DEMOKRATLAŞTIRILACAK. Ezberciliğe değil, güçlükler karşısında çözüm yolları bulma, yani bellek yerine zekâyı işletme prensibi, öğretim ve eğitimin baş prensibi olacak. Ölçü alınarak, kişiye özel, el yapımı ayakkabı üretir gibi, her öğrencinin kişiliğini ezmeyen eğitim güdülecek.
“Fazla diplomalı bize gerekmez” kaygısı ile, SINAV’lar öğrenci “turnikesi”, ya da salhanesi (mezbahası, kesimevi) haline sokulmayacak. Dönen (başarısız) öğrenci oranı; öğretmenin, öğretim sisteminin ve öğretim araçlarının nitelikleriyle kıyaslanacak ve başarının yükseltilmesi için, saptanan eksiklikler ya da yanlışlıklar hızla giderilecek.
“Öğretimin her kademesine her yaş ve cinsiyetten herkes sınav vermek şartı ile girip belge alabilecek.
“Her yerde HALK ÜNİVERSİTELERİ kurulacak.
“17- Öğretim ve Eğitim, biçimi ve içeriğiyle LAİKLEŞTİRİLECEK.
“18- Anadilde eğitim serbest olacak. Devlet ve diğer kamu yönetimleri bu konuda üzerlerine düşen yükümlülükleri eksiksiz yerine getirecek.
“19- Yabancı dilde eğitim yasaklanacak.
“20- Eğitim bütünüyle bir kamu görevi olacak. Eğitimden para kazanma yasaklanacak. Herkese eşit, parasız eğitim imkânı sunulacak.”
Bursa’dan
Kamu Emekçisi Bir Yoldaş