1971 yılının 29 Kasım günüydü. Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın yargılandığı mahkemeden idam kararı çıkmıştı bir buçuk ay önce. Türkiye Halk Kurtuluş Parti / Cephesi (THKP-C) örgütünden Mahir Çayan, Ulaş Bardakçı, Ziya Yılmaz; Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu (THKO) örgütünden Cihan Alptekin ve Ömer Ayna, İstanbul Maltepe Cezaevi’nden kazdıkları tünel aracılığıyla kaçtılar. Hedefleri Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ın idamlarını engellemekti. Her ne pahasına olursa olsun, kendileri gibi İkinci Kurtuluş Savaşçıları olan yoldaşlarının katledilmesini elleri kolları bağlı izlememeye karar vermişlerdi. Bir süre İstanbul’da kaldılar. Ulaş Bardakçı, 19 Şubat 1972 günü İstanbul Arnavutköy’de kaldığı evde katledildi. Mahir, Cihan, Ömer ve Ziya ise önce Ankara’ya, oradan da Karadeniz’e geçtiler.
26 Mart 1972'de, diğer yoldaşlarıyla birlikte Ünye'de NATO'ya ait radar istasyonunda çalışan iki Kanadalı ve bir İngiliz teknisyeni kaçırdılar. Talepleri Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan'ın serbest bırakılmasıydı. 28 Mart'ta rehinelerle birlikte Tokat’ın Niksar ilçesine bağlı Kızıldere köyüne gittiler. 30 Mart günü kaldıkları ev askerler tarafından ablukaya alındı. Teslim olun çağrılarına "Erleri geri çekin, rütbeliler gelsin" ve "Biz buraya dönmeye değil, ölmeye geldik" sözleri ile karşılık vererek yoldaşlarının infazlarının durdurulmaması halinde teslim olmayıp savaşacaklarını söyledi bu yiğit devrimciler.
İşte o gün, bundan tam 44 yıl önce 30 Mart 1972’de, on yiğit devrimci; Mahir Çayan, Cihan Alptekin, Ömer Ayna, Sabahattin Kurt, Ahmet Atasoy, Sinan Kazım Özüdoğru, Hüdai Arıkan, Ertan Saruhan, Saffet Alp ve Nihat Yılmaz, 12 Mart’ın faşist generalleri eliyle katledildiler. Ömürlerini Türkiye Halklarının Kurtuluş Mücadelesine adayan bu on yiğit, halkların belleğine böyle kazındı. Ve bu mücadelede yolumuzu aydınlatmak için yanarken bir an bile tereddüt etmediler.
Onlar, “Ya İstiklal Ya Ölüm, Tam Bağımsız Türkiye” şiarıyla dövüştüler.
Dünya Halklarının baş düşmanı emperyalistleri tanıyorlar, onlara karşı savaşıyorlardı. ABD ve AB emperyalizminin o günkü sürümü olan Ortak Pazar’a karşı kararlıca mücadele ettiler. “Onlar Ortak Biz Pazar” diye haykırdılar.
On’lar, Ortaçağcı Gericileri tanıyorlar ve 6. Filo önünde secdeye yatan din yobazlarını, emperyalizmin “Yeşil Kuşak”çılarını yok edilmesi gereken karşıdevrimciler olarak görüyorlardı. Laikliği savunuyorlardı.
On’lar, Türk ve Kürt Halklarının kardeşliğinin yılmaz savunucusuydu. Halkların Kendi Kaderlerini Tayin Hakkı’nı da sonuna kadar savunurlardı.
Yani On’lar Antiemperyalistti, Antifeodaldi, Antişovenistti.
On’lar Sosyalizmden, Marksizm-Leninizm'den vazgeçmediler. On’lar son nefeslerinde bile haykırıyorlardı:
“Yaşasın Marksizm-Leninizm!
“Yaşasın İşçiler-Köylüler!
“Yaşasın Tam Bağımsız Türkiye!”
On’lar da kendilerini Türkiye’nin İkinci Kurtuluş Savaşçıları olarak niteliyorlardı. Hikmet Kıvılcımlı gibi, Denizler gibi, bizim gibi…
Bugün, Mahirlerin ve Denizlerin isimlerini kullanan, devamcıları olduğunu iddia eden, onları bayraklaştıran hareketlere baktığımızda, onların çizgisinden eser bulunmamaktadır. Kızıldere Şehitlerini savunmak, Denizleri savunmak, onların fotoğraflarını taşımaktan, isimlerini zikretmekten ibaret değildir. On’ları savunmak, “Biz Türkiye’nin İkinci Kurtuluş Savaşçılarıyız” diyebilmektir. On’ları savunmak, “Kahrolsun ABD-AB Emperyalizmi, Yaşasın Halkların Kardeşliği” diyebilmektir. “Şeriat Ortaçağdır”, “Türban Özgürlük Değil Esarettir” diyebilmektir. Bunlar yoksa bu yiğit devrimciler savunulmuş değil, sömürülmüş olurlar. On’lar bugün hayatta olsalardı, aynı inanç ve cesaretle, aynı kararlılıkla emperyalizme ve yerli işbirlikçilerine karşı savaşıyor olurlardı.
Kızıldere Şehitlerinin son nefeslerine kadar yiğitçe taşıdıkları İkinci Kurtuluş Savaşı bayrağı, bugün bizim ellerimizde dalgalanıyor. On’ların mirası bugün bizim omuzlarımızdadır.
Ülkemiz ve bölgemizin kan gölüne çevrildiği, halkların emperyalistler ve işbirlikçileri eliyle birbirine boğazlatıldığı, AB-D Emperyalistlerinin Yeni Sevr planının adım adım hayata geçirildiği bu günlerde, Türkiye’nin gerçek devrimcileri, bu mirası tıpkı Kızıldere Şehitleri gibi, Denizler gibi son nefeslerine kadar savunacaklar.
Sözümüzdür, ABD ve AB Emperyalistleri’ni, yerli uşaklarıyla birlikte yenilgiye uğratacak, tarihin çöplüğüne fırlatıp atacağız. Kızıldere Şehitlerinin, Denizlerin, Türkiye Devrimi’nin Önderi Hikmet Kıvılcımlı ustamızın ideallerini gerçekleştireceğiz. Demokratik Halk İktidarını ve Sosyalizmi kuracağız.
Kızıldere Şehitleri Ölümsüzdür!
Yaşasın İkinci Kurtuluş Savaşımız!
Kahrolsun Emperyalizm!
Yaşasın Sosyalizm!
Yaşasın Halkların Kardeşliği!
Kurtuluş Partisi Gençliği
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Öneri/eleştiri ilet.