16 Mart 2016 Çarşamba

Beyazıt ve Halepçe Katliamlarını Unutmadık, Unutmayacağız!



 16 Mart 1978 bir katliamın tarihin kanlı sayfalarına yazıldığı gündür. 16 Mart 1978 günü İstanbul Üniversiteli sol ideolojiye sahip vatansever bir grup genç, saldırı ihtimali üzerine okuldan toplu çıkış yapma kararı alıp tarihi kapıya yönelirler, fakat ön kapı kapalıdır. Bir gariplik vardır, güneş bugün bir başka duruyordur tepede. Orta kapıdan çıkmaları söylenir bu genç gruba ve grup orta kapıya yönlendirilir. Orta kapıdan çıkan gençler bir polis koridoruna alınırlar ve bu koridor Eczacılık Fakültesi’nin önünde son bulur. Vahşice kurgulanmış planda güvenlik ve polis görevini yerine getirir, sahne faşist insanlık düşmanlarına kalır. Bu insanlık düşmanları o günün en modern silahlarıyla kuşatılmış, en ölüm kusan makineleri ile donatılmıştır. 

Hedefleri, vatanseverler, sosyalistler olan bu insanlık düşmanları, korumasız ve savunmasız bu gruba makineli tüfeklerle ateş açar, ölmeyen olup olmadığını kontrol ettikten sonra emin olmak için –gedik açabilme özelliğindeki, savaşlarda bile kullanımı insani suç kabul edilen- TNT tipi patlayıcı kullanılır, masum insanların ölü bedenlerine dahi tahammül edemeyip parçalarlar. 7 Kızıl Karanfil; Cemil Sönmez, Hatice Özen, Baki Ekiz, Turan Ören, Abdullah Şimşek, Hamit Akıl ve Murat Kurt katledilir bu katliamda.

Kimdir bu insanlık düşmanları, kimdir bu vahşiler?

Bizim görevimiz halkımıza bunları tanıtmak. Bu katiller 27 Mayıs Politik Devrimi’nin doğurduğu özgürlük ortamında yetişmiş devrimci gençlik hareketini boğmak ve 12 Mart Faşist Darbesi’nin tamamlayamadıklarını tamamlamak için tutulan paralı köpekler, leş seviciler, insanların en alçaklarıdır. Bu katliamı CIA güdümlü Kontrgerilla gerçekleştirmiştir. Emniyet mensuplarının da içinde bulunduğu bu katliam planlanmıştır ve bu katliama göz yumulmuştur. Emniyetin istihbarat birimine düşen  “7 Mart 1978 tarih, 1.D.2.12780” koduyla girip resmiyet kazanan bilgi notunda belirtilen yer ve tarihte gerçekleşen katliama, haber alındığı halde müdahale edilmemiştir. Ve ne yazık ki bu katliamda 7 gencimiz devrim şehidi olmuştur ve 41 kişi de yaralanmıştır.
Olayı Eczacılık Fakültesi temizlikçisi dehşete düşerek şöyle anlatmaktadır: “Patlamada gencecik çocuklar hayatını kaybetti. Onlara saldıranlar ise koskoca adamlardı. Polis ise sadece olayları izliyordu. Silah seslerinden sonra büyük bir patlama sesi duyduk, eğildik ve doğrulduğumuzda bahçenin meydana bakan avlusu kana boyanmıştı.” ve şurayı anlatırken gözleri dolar ihtiyarın: “Biz buradan gencecik bedenlerin parmaklarını gözlerini süpürdük.”

Ne yazık ki bugün başka elim ve utanç verici bir katliam olan Halepçe Katliamı’nın da yıldönümü.

Ölümün Elma Koktuğu Katliam Halepçe

Önce mis gibi elma kokusu hissedildi, sonra ölüm…
Memedeki çocuklar öldü, pirinç tarlasında kadınlar öldü, çiçekler öldü, kuşlar öldü…
Bugün 16 Mart 1988 tarihinde gerçekleşen ve 5 binden fazla Kürt insanın ölümüne sebep olan Halepçe Katliamı’nında 28. yıl dönümü…
1986-1988′de Saddam Hüseyin’in, Kuzey Irak’ta El-EnfalHarekatı adlı isyanı bastırma bahanesiyle Kürt halkına karşı düzenlettiği katliamdır.
Kimyasal saldırı öncesi, Saddam Hüseyin’in 23 Şubat – 16 Eylül 1988 tarihleri arasında El-EnfalHarekâtı’nı şiddetlendirdiği dönemde, Mart ayının ortasında İran ordusu “Zafer-7 Harekâtı” adlı genel taarruzu başlattı. Celal Talabani liderliğindeki Kürdistan Yurtseverler Birliği‘ne bağlı peşmergeler de İran Ordusu ile işbirliği yaparak Halepçe kasabasına girdi ve isyan başlattı. Saddam Hüseyin, İran ordusunun ilerleyişini durdurmak için Irak ordusunun kuzey cephesi komutanı olan Korgeneral Alî Hasan Al-Majîd Al-Tikritî‘ye (batı medyası tarafından ‘Kimyasal Ali’ lakabı ile bilinir) zehirli gaz bombaları kullanmayı emretti.
Bu katliam emperyalizmin emrinde olan bilimin nasıl kullanıldığının da çarpıcı bir örneğidir. Bilimin amacı; insanların doğaya karşı hayatta kalabilme ihtimalini artırmak, insanlara yaşamda kolaylık sağlamakken emperyalistler için ölümleri ucuz maliyetle kolaylaştırmak ve ölüm kusmaktır. Bu bugün Halepçe’ye çokta uzak olmayan Suriye topraklarında da görülmektedir bu durum. AB-D Emperyalistleri Ortadoğu halklarına kan kusturmaktadır bugün de. Ülkemiz de Suriyeleşmiştir artık.Bunun en büyük örneğini de 13 Mart Pazar günü Ankara’da yaşanan üçüncü katliamla gördük. Katledilen 37 canımızın katili Reyhanlı, Suruç, Diyarbakır, Sultanahmet ve Ankara Katliamları’nda olduğu gibi yine AB-D Emperyalistleri ve onların emrinden hiç çıkmayan yerli uşaklarıdır.
Bizim görevimiz halka gerçek dostları ve düşmanlarının kim olduğunu göstermektedir. Halkımıza söz veriyoruz. Bilimin üzerindeki esareti de kaldıracağız. Üniversitelerde bilim üreteceğiz, kan ve ölüm değil.
Emperyalizm büyüyen bir yılandır ve elbet bir gün yiyecek bir şeyi kalmadığında dişlerini kendine batıracaktır.
Halkımıza sözümüzdür: Halkımızla birlikte emperyalizmi boğacağız, bebelerin intikamını alacağız! 16.03.2016


Kahrolsun MİT-CIA-Kontrgerilla!
Kahrolsun Emperyalizm!
Yaşasın Halkların Kardeşliği!

Kurtuluş Partisi Gençliği







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Öneri/eleştiri ilet.