Gençliğin sosyal olaylara karşı en çabuk ve en önde tepki verdiğini yaşanmışlıklarından bilen AKP; gençliğin bulunduğu tüm alanları hızla gericileştirmeye çalışarak, gençliğin “Gezi İsyanı”nda verdiği tepkinin gücünü azaltmayı hedeflemektedir. Bu çalışmalardan birini, başta ODTÜ olmak üzere tüm üniversitelerde yapmaktadır. Başta ODTÜ diyoruz, çünkü ODTÜ’nün tarihsel birikiminden tir tir titremektedirler. Gerici iktidarlara karşı yiğitçe karşı gelen Yusuf Aslan, Hüseyin İnan ve Sinan Cemgil gibi devrimcilerin yetiştiği bu üniversiteyi ellerinden geldiğince kontrolleri altına almaya çalışmaktadırlar. Çünkü burada bilimin ilerleyişinden ve Sinan Cemgil’in de dediği gibi; “Biz ODTÜ’de İngilizce üç kelime öğrendik, o da; Yankee Go Home!”dan başka bir şey öğretilmiyordu.
Üniversitelerde devrimci hareketin ve gerçek bilimin önünü tıkamak, gerici unsurların önünü daha da açmak için, YÖK’ün görevleri daha da arttırıldı ve yönetmeliklerde bir takım değişikler yapıldı.
12 Eylül faşist darbesiyle ortaya çıkan YÖK’ün, AKP’den aldığı görevi yerine getirmek için yeni hazırladığı Yüksek Disiplin Yasası Taslağı’na[i] göre; üniversitelerde bulunan personelle ilgili disiplin işlemlerinde karar alma yetkisi üniversitelerin kendi bünyesinde bulunan idarecilere bırakılacaktır. YÖK’ün “özerklik” diye sunduğu bu değişiklikle, AKP tarafından atanan üniversite yönetimleri; üniversitelerde bulunan yurtsever, ilerici bilim insanlarının görevlerine son verme yetkisine sahip olacaktır.
YÖK ayrıca, 19 Kasım 2015 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanan Vakıf Üniversiteleri Yönetmeliği’nde bir takım değişiklerde yaptı. Bu değişikler yapılmadan önceki yönetmelikte[ii] bulunan;
“e) Eğitim-öğretimde Devletin varlığı ve bağımsızlığı ve milletin ve ülkenin bütünlüğü ve bölünmezliği aleyhinde faaliyette bulunulması Atatürk ilkeleri ve inkılapları ile özellikle laiklikle bağdaşmayan bir tutumun tespit edilmesi ve/veya ırk, dil, din ayrımcılığı yapılmasının tespiti, halinde ilgili vakıf üniversitesi/yüksek teknoloji enstitüsü veya birimi veya vakıf meslek yüksekokulu Yükseköğretim Genel Kurulu kararı ile faaliyetten alıkonulur ve kapatılır.”maddesi yeni düzenlemelerle birlikte yönetmelikten kaldırıldı. Bununla amaçladıkları, lâikliği yok etmek isteyen kişilerin yükseköğretimdeki varlığını koruma altına almaktır.
Yine aynı şekilde Vakıf Üniversiteleri Yönetmeliği’nde[iii] yapılan değişikliklerde YÖK, eğer isterse “ülkenin bölünmez bütünlüğüne karşı eylemler” gerekçesiyle sözde bu eylemleri işleyen yöneticilerin bulunduğu veya bu tür eylemleri desteklediği belirlenen üniversiteleri kapatabilecek. Bu değişiklikle asıl amaçlanan, ülkenin bütünlüğüne karşı olan üniversiteleri değil, aksine ülkenin bütünlüğünü ve bilimde ilerleyişini savunan, boyun eğdiremedikleri üniversiteleri sudan sebepler yaratarak kapatmaktır.
Bu son yapılan değişikliklerle üniversitelerde yasal olarak daha da azgın bir saldırının altyapısını oluşturan YÖK, üniversitelerde gericilerin aktif çalışma yapmasına ve örgütlenmesine zemin hazırlamaktadır.
Bu çalışmaların son örneğini de “ODTÜ Mescit Topluluğu” adı altında ODTÜ’de gördük.
22 Aralık günü, ODTÜ Mescit Topluluğu’nun üniversitede; 2000 kişilik 1 adet camii, 14 adet mescit bulunmasına ve içlerinin boş olmasına rağmen dışarıda namaz kılarak gerçekleştirdiği provokasyon sonucu burjuva medyası ve aktroller tarafından “namaz kılan öğrencilere saldırı” ve “üniversitelerde ibadet özgürlüğü” kampanyası başlatıldı. Bu olay sadece üniversitenin değil bütün ülkenin gündemine oturdu. Bilgi kirliliği yaratma merkezlerinden biri olan A Haber’e katılan AKP Ankara Milletvekili Aydın Ünal “Gerekirse Cizre’ye nasıl giriliyor, Silopi’ye nasıl giriliyor, ODTÜ’ye de girilir.” sözleriyle gericilerin asıl amacını ve yöntemini açık etti. Bu amaç; ilerici üniversitelerin yandaş üniversitelere dönüştürülmesinden başka bir şey değildir. Yöntem olarak ise YÖK’ü ve öğrenci topluluklarını yeterince kullanan AKP, gerekirse her zaman yaptığı gibi kolluk kuvvetlerini de kullanacağını itiraf etmiştir.
Tayyip’in de “Gereği neyse YÖK tarafından yapılması gerekir, takipçisiyiz.” sözü üzerine YÖK’ün vasıfsız Başkanı Yekta Saraç hemen harekete geçtiğini, mescit tadilatının 1 ay içerisinde sonlandırılması için rektörden söz aldığını gazetelerden okuduk. Yine bu haberlere göre YÖK 3 kişilik bir heyet oluşturdu. Bu heyet sadece “saldırıya uğrayan” kişilerle, yani ODTÜ Mescit Topluluğu adıyla üniversitede gerici örgütlenme çalışması yapan şeriatçı çetelerle görüştü, ne öğrencilerin ne de öğretim üyelerinin fikirlerini almadı. Hepimizin bildiği gibi bu öğrenci kulübü kılığına bürünmüş Ortaçağcıların asıl amacı, AB-D Emperyalizmine hizmet edecek kişileri yaratmaktır. Bu durumu, aynı toplulukta bulunan bir kişinin IŞİD’e katılması somut bir şekilde göstermiştir.
Bu gelişmeler üzerine ülkenin bütün gerici odakları örgütlü bir biçimde, yıllardır devrimci bir geleneğe sahip olan ODTÜ’ye planlı bir saldırıya girişti. Almanya’da herhangi bir olaydan kafası yarılmış bir gencin fotoğrafını, ODTÜ’de olmuş gibi gösterip, Sosyal Medya’da aktrol hesaplar üzerinden yaymaya çalışarak ve İnönü Üniversitesinde yaptıkları haremlik selamlık eylemlerle kendilerince “ibadet özgürlüğü” istediler. ODTÜ’de 2000 kişilik bir cami, yurtların ve çeşitli fakültelerin içerisinde 14 adet mescit bulunmasına rağmen, burada “inanç özgürlüğü”nün olmadığını, dininin gereklerini yerine getirmek isteyenlerin engellendiği yönünde adi propagandalar yaptılar.
Bu tür çalışmalar sadece ODTÜ’de yapılmıyor. Türkiye’nin dört bir yanında bulunan üniversitelerde aynı çalışmalar gerçekleştiriliyor. ABD Emperyalistlerinin sömürü düzenini daha rahat gerçekleştireceği “Büyük Ortadoğu Projesi (BOP)”ne eli silahlı destekçiler örgütleniyor.
AKP’nin üniversitelerimizde Ortaçağcılığı yayma çabası, ABD’nin Ortadoğu halklarına kan kusturarak sunduğu BOP’un gerçekleşmesini daha çabuk sağlamaktır. Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Asya ülkelerinin parçalanıp küçük devletçikler haline getirilmesi olan bu projenin hayata geçirilmesi için milyonlarca insan katledildi ve hâlâ da katledilmektedir.Yugoslavya’yı, Irak’ı, Libya’yı ve son olarak hâlâ üzerinde durduğu Suriye’yi parçalayan emperyalistler, bu projenin en önemli durağı olan Türkiye’ye gözlerini diktiler. Türkiye Halklarının birbirine kırdırılması ve halklara acıdan başka bir şey getirmeyecek olan bu projeyi boşa çıkarmak, üniversitelerimizi Ortaçağcılıktan ve halkları ABD Emperyalizmin pençesinden kurtarmak, örgütlü bir güçle olur.
Tüm gençliği mücadele saflarına, Kurtuluş Partisi Gençliği’nde örgütlenmeye çağırıyoruz. 30.12.2015
Kurtuluş Partisi Gençliği
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Öneri/eleştiri ilet.