Geçtiğimiz günlerde birkaç gazetenin internet sayfasında haber
olmaktan öte gidemeyen bir gelişme oldu. Milli Eğitim Bakanlığına bağlı
bir komisyon, Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliğinde birtakım
değişiklikler yaptı. Bu değişikliklerden bahsetmeden önce, dikkatimizi
çekmesi gereken bir nokta var. Tayyipgiller iktidara geldikleri günden
beri dur durak bilmeden, hayatın her alanında bugüne dek görülmemiş
derecede gerici uygulamalar hayata geçiriyorlar. Son yıllarda mücadelesi
yükselen, özellikle Gezi İsyanı zamanı öne çıkan lise
gençliğini ilgilendiren böyle bir değişiklikte de bu gericilikten geri
kalmaları elbette beklenemezdi. Bu yönetmelik değişikliği bize
gösteriyor ki, her fırsatta baskılarını daha da ileri boyutlara taşıyan
AKP, gerçek hayatta kurduğu baskıyla yetinmeyerek, sanal ortamda da
uyguluyor bu baskıları.
1 Temmuz 2015 günlü Resmi Gazetede yayınlanan Ortaöğretim Kurumları
Yönetmeliğindeki bu değişikliklere bakacak olursak, ne tür baskılardan
bahsettiğimiz net görülecektir. Örneğin bir madde diyor ki:
“MADDE 2- Aynı Yönetmeliğin 18 inci maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“(1) Öğrenci kulüp faaliyetleri, topluma hizmet etkinlikleri,
geziler, törenler ile diğer bilimsel, sosyal, kültürel, sanatsal ve
sportif etkinlikler öğretmen, öğrenci, veli ve ilgili çevrenin
katılımıyla okulda ya da okul müdürlüğünce belirlenen, eğitim ve
öğretimin amaçlarına uygun mekânlarda yapılır. Ancak etkinlikler
sırasında öğrencilerin her türlü zararlı alışkanlıklar, olumsuz
davranışlar ve aşırılıklardan korunması, israftan kaçınılması için okul
yönetimince öğretmenler ve velilerle iş birliği yapılarak gerekli
tedbirler alınır.”
İlk bakışta ne kadar masum görünse de, işin içinde AKP olunca insan düşünmeden edemiyor.
Olumsuz davranışlardan kasıt nedir? Kime göre olumsuzdur? Aşırılık
derken kast edilen nedir ve kime göre aşırılıktır? Gerekli tedbirler
nelerdir?
Soruları çoğaltabiliriz elbette. Binlerce masum insanın katili, yüz
binlerce insanın vatanlarından, topraklarından kaçmasının sorumlusu
Ortaçağcı IŞİD canilerine TIR’lar dolusu silah gönderen Tayyipgiller,
acaba “olumsuz davranış, aşırılık” kelimelerinden ne anlıyorlar? Onlarca
genci katlederken “emri ben verdim”, “polisimiz destan yazdı”
diyen; gazetecisinden lise öğrencisine, işçisinden biliminsanına kadar
binlerce insanı cezaevlerine atan, soruşturmalarla, davalarla baskı
altına alan Tayyipgiller acaba “gerekli tedbir” derken ne kastediyorlar?
Söz konusu Tayyipgiller iktidarı olunca, bu sorulara verilecek o
kadar çok cevap üretebiliriz ki, hepsini yazmak için herhalde birkaç
sayfa harcamak gerekir.
Biz değişen yönetmeliği incelemeye devam edelim. Tayyipgiller, son
zamanların mücadele alanlarından biri olan sosyal medyayı da ihmal
etmemişler. Sosyal medyanın kişiler hakkında kolay istihbarat
toplanabilmesi gibi özelliklerinden faydalanarak liselerde fişlemeler
yapmaya yönelik maddeler eklemişler yönetmeliğe. Örneğin 157. Maddenin
ikinci fıkrasının (ö) ve (p) bentleri şu şekilde değiştirilmiş:
“ö) Bilişim araçlarını ve sosyal medyayı kişisel, toplumsal ve eğitsel yararlar doğrultusunda kullanmaları,
“p) Bilişim araçlarını ve sosyal medyayı; zararlı, bölücü,
yıkıcı ve toplumun genel ahlâk kurallarıyla bağdaşmayan ve şiddet
içerikli amaçlar için kullanmamaları; bunların
üretilmesine, bulundurulmasına, taşınmasına yardımcı olmamaları”
Yine 164. Maddeye eklenen (l) fırkasında deniliyor ki:
“l) Bilişim araçları veya sosyal medya yoluyla; bölücü,
yıkıcı, ahlâk dışı ve şiddeti özendiren sesli, sözlü, yazılı ve
görüntülü içerikler oluşturmak, bunları çoğaltmak, yaymak ve ticaretini
yapmak.”
Görüldüğü gibi, sosyal medya hesapları üzerinden fişleme
yapacaklarını beyan ediyorlar çekinmeden. Bunu yaparlarken de, bir kılıf
uydurmuş olmak için “toplumsal yarar” gibi bihaber oldukları bir konuyu
kıstas gösterme yüzsüzlüğünden geri durmuyorlar. Tabiî yukarıdaki
maddelerde olduğu gibi bunlarda da “yararlar, zararlar” gibi muğlâk,
yoruma açık ve aklımızı kurcalayan ibareler görüyoruz.
Kime göre yararlı, hangi kıstaslara göre zararlı? Her fırsatta
kendilerine muhalefet edenlere binbir türlü yalanla saldıran, hedef
gösteren Tayyipgiller, yarar ve zarar kelimeleriyle ne kastetmiş
olabilirler? Ülkemizde, halkımıza ait ne kadar kamu malı varsa peşkeş
çeken, insanların kanlarıyla doymayarak doğayı da katleden Tayyipgiller,
“toplumsal yarar”dan ne anlıyorlar?
Emperyalizmin Ortadoğu üzerindeki projelerinin hızlandığı ve
ülkemizde de gündemin çok yoğun aktığı bu günlerde, bu yönetmelik
değişikliği gündeme gelmedi, bir anlamıyla “güme gitti.” İnsanların
canlarıyla boğuşmaktan, bu gibi konulara ilgi gösteremedikleri bir
dönemden geçiyoruz. Tayyipgiller, bu durumdan en iyi şekilde
faydalanarak toplum üzerinde kurdukları baskıyı iyice
sağlamlaştırıyorlar. Özellikle gençliği avuçlarında tutabilmek adına
hayata geçirdikleri onca gerici, baskıcı uygulamaya yenilerini ekleyerek
gençleri tam anlamıyla düşünemez, sorgulayamaz sadece itaat eder hale
getirmeye çalışıyorlar.
Halkımızı bir yandan açlık, yoksulluk cehenneminde yaşatarak; bir
yandan başkaldıranın başını ezmekle tehdit ederek, korkutup sindirerek
sağlıklı düşünemez hale getiriyorlar. Halkı aldatmanın, istedikleri gibi
düşündürmenin en iyi aracı olan medyayı da nasıl kontrol altında
tuttuklarını biliyoruz. Muhalif yazar ve gazetecilere uyguladıkları
baskıları, yandaşlarına geçtikleri kıyakları, gerektiğinde bir medya
patronu havasıyla gazete manşetlerine, köşe yazılarına ettikleri
müdahaleleri neredeyse her gün görüyoruz. Bu noktada Tayyipgiller’in
canını sıkan ise sosyal medya oluyor. Çünkü orada kimin ne yazacağına,
kimin neyi haber yapacağına, kimin hangi haberi okuyacağına
karışamıyorlar. İnsanlar karşılaştıkları bir olayı anında sosyal medyada
paylaşarak yayılmasına neden olabiliyor. Düşüncelerini herhangi bir
“eşik bekçiliği” uygulamasına maruz kalmadan ifade edebiliyor. “Vatandaş
gazetecilik” gibi bir kavramın türemesine yol açan da budur. Tabiî
Tayyipgiller’in huzurunu kaçırıyor bu durum. Kontrol edemedikleri bir
mekanizmanın varlığı rahatlarını bozuyor.
Özellikle Gezi İsyanı’yla birlikte artık herkesin kabul etmek
durumunda kaldığı bir gerçek var: Gençler sanıldığı kadar duyarsız
değil. Tayyipgiller zaten iktidara geldiklerinden beri bunu değiştirmeye
çalışıyorlar. Televizyon programlarıyla gençleri beyinlerini işletemez
hale getirerek, din ile afyonlayıp beyinlerini uyuşturarak, işsizlikle,
yoksullukla boğup başka bir şeyle meşgul olamaz hale getirerek gençleri
duyarsızlaştırmaya çalışıyorlar. Ancak sosyal medyanın yükselişi bu
çabaları bir nebze olsun boşa çıkartıyor gibi. Gençlik, televizyon
kanallarında, satılık medya araçlarında bulamadıklarını internet
ortamında bulabiliyor. Burjuva medya tarafından sansürlenen düşünceler,
internet aracılığıyla gençlere ulaşabiliyor ve etki edebiliyor. Bu durum
karşısında Tayyipgiller de bu alanı kontrol altına alabilmek için var
güçleriyle çalışmaya başladılar. Geçtiğimiz günlerde içlerinde birkaç
haber ajansının da bulunduğu 100 civarı internet sitesine erişimin
engellenmesi, sık sık -özellikle de Tayyipgillerin yedikleri naneleri
ortaya çıkartan bir olay gündeme geldiğinde- sosyal paylaşım ağlarına
sansür uygulamaları bundandır. Ancak şimdi, bu yönetmelikle birlikte,
gençlerin bu alandaki aktivitelerini de kısıtlayıp kontrol altına alma
niyetindeler.
Başlıkta sorduğumuz sorunun cevabı şudur: Tayyipgiller gençlikten
düşünmemesini, sorgulamamasını; itaat etmesini, kısacası kendilerine
mürit olmasını istiyor.
Peki, gençliğin buna cevabı ne olacak?
Gençlik, karakteristik bakımdan bunların hiçbirine gelemez. Gençlik
düşünür. Hem de önce davranır, sonra düşünür. Yani gençliğin düşünmeme
eylemi, düşünme yetisinin olmamasından değil, onun bir karakteri olan
dinamizminden gelir. Gençlik sorgular, hem de sorgulamasının
engellenmesi durumunda, her zamankinden daha fazla sorgular.
Sonuç olarak gençlik, Tayyipgiller’in tüm baskılarına, zulümlerine
karşı yine “orantısız zeka”sını ortaya koyacak ve yeri geldiğinde klavye
başında, yeri geldiğinde barikatlarda direnecektir.
İzmir’den Kurtuluş Partisi Gençliği