İlk olarak 1930’lu yıllarda Naziler tarafından uygulanan “zihin kontrolü deneyleri”, sonraki dönemde ABD tarafından “psikolojik mücadele” adıyla sürdürülmüştür. Buradaki temel amaçları insan beynine yön verebilmek, bu sayede emperyalist projelerinde emirlerine amade köleler yaratabilmek, bir yandan da buna karşı mücadele edenleri etkisiz hale getirebilmektir.
1950’lerden itibaren Amerikan Merkezi Haberalma Teşkilatı (CIA) altında görev alan Bilimsel İstihbarat Birimi (SID), “zihin kontrolü” ve davranışsal mühendislik üzerine birçok deney yapmıştır. MK-Ultra Projesi, bu deneylerin genel adı olarak bilinmektedir. Proje kapsamında sayısız yasadışı deney yapılmıştır. Bu deneylerde öncelikli olarak -deneylerde görev alan bir memurun deyimiyle- “kendilerine karşı koyamayacak olanları” kullanmışlardır. Bunların içinde ordu mensupları, mahkûmlar, hayat kadınları ve tabiî ki hayvanlar vardır. Deneyler süresince denekler özellikle Liserjik Asit Dietilamid (LSD), kokain, eroin, metamfetamin gibi uyuşturucu ve halüsinojenlerin aşırı dozda kullanılması haricinde hipnoz, duyusal yetersizlikler, yalıtım, sözel ve cinsel istismar ve hatta işkence gibi yöntemlere maruz kalmıştır. Deneyler süresince sayısız alanda araştırma yapılmış, insan ve diğer hayvan denekler üzerinde yasadışı, bilimdışı ve akıldışı sayısız uygulamada bulunulmuştur. Örneğin sorgulamaların kolaylaştırılması için geliştirilmeye çalışılan dürüstlük hapı sırasında-deneylerinde birçok hayvan ve insana sayısız halüsinojen madde ve diğer kimyasallar verilmiştir. Ayrıca deneyler sırasında yüzlerce denek öldürülmüş, onlarcası akıl sağlığını kaybederek akıl hastanelerine kapatılmıştır.
ABD’de 1977 senesinde çıkan Bilgilendirilme Özgürlüğü Yasası’yla binlerce belge yayınlanmış olmasına rağmen binlercesinin de ortadan kaldırıldığı bilinmektedir. Ancak ortaya çıkan belgelerde belirtilen deneylerin amaçlarına bir göz atacak olursak, bu projelerin ne derece vahşi, insanlıkdışı olduğunu anlayabiliriz:
“ Halkın gözünden düşülmesine neden olacak kadar mantıksız düşünmeyi ve düşüncesizliği tetikleyen maddelerin geliştirilmesi.
Mantıklama ve algılama süreçlerini yavaşlatan maddelerin geliştirilmesi,
“Kamuflaj ve taktik amaçlı, bilinen hastalıkların tüm belirtilerini yaratan; ancak istendiği zaman durdurulup bu etkilerin geri dönebilmesine neden olan ilaçların geliştirilmesi,
“Geçici veya kalıcı beyin hasarı ve hafıza kaybı sağlayan ilaçların geliştirilmesi,
Bireyin davranışlarını, arzu edilen bir diğer bireye bağımlı kılacak şekilde değiştirecek ilaçların geliştirilmesi,
“Görüş, duyma, vb. duyusal becerileri köreltecek ilaçların geliştirilmesi…”
Emperyalistlerin bu çalışmalarının 70’li yıllarda sonlandırıldığı ileri sürülerek bugünkü insanlık dşı uygulamalarının görmezden gelinmesi sağlanıyorsa da geçtiğimiz aylarda basında yer bulan bir haber günümüzde de bu çalışmaların devam ettiğini gösterdi. Sabah Gazetesi’nin 30 Ekim 2013 tarihli haberine bakalım:
“Pentagon harekete geçti
“Beyin sinyallerini gerçek zamanlı izleyecek implant geliştirilecek.
“ABD Savunma Bakanlığı’nın (Pentagon) Savunma İleri Araştırma Ajansı (DARPA), beyin sinyallerinin gerçek zamanlı izlenebilmesine olanak tanıyacak yeni teknolojiler geliştirmek için 70 milyon dolarlık bütçe ayırdı.
“DARPA Program Müdürü Justin Sanchez, ajansın internet sitesinden yaptığı açıklamada, “Yeni Terapiler İçin Sistem Temelli Nöroteknoloji” (SUBNETS) adı verilen projenin çok daha etkili nöropsikolojik tedavi yöntemleri geliştirebilmek için ileri düzey implantları kullanarak beynin işleyişi hakkında yeni bilgi toplamayı amaçladığını söyledi…”
Bir haber de 3 Nisan 2013 tarihli ntvmsnbc.com haber sitesinden:
“İnsan beyninin haritasını çıkaracak proje
“ABD Başkanı Barack Obama, Alzheimer ve Parkinson gibi hastalıkların önüne geçilmesinin yanı sıra insan beyninin nasıl çalıştığına dair sırları ortaya çıkaracak büyük bir bilimsel proje açıkladı. ‘Brain Initiative’ adı verilen proje, insan beynini ilk kez haritalandırmayı ve temel fonksiyonlarıyla maruz kaldığı hastalıkların sırlarını gün ışığına çıkarmayı amaçlıyor.
“(…) Beyaz Saray, ‘projenin beyne ait dinamik resimler ortaya çıkarılmasını sağlayacağını, böylece araştırmacıların düşünce hızında etkileşime giren hücreleri ve sinirleri gözlemleyebileceklerini’ belirtti.
“Geliştirilecek yeni teknolojilerle, beynin nasıl bilgi aldığı, sakladığı, kullandığı ve büyük miktarda bilgiyi nasıl geri kazandığı gibi sırları ortaya çıkarılacak…”
Emperyalistler tarihin hiçbir döneminde, ellerindeki teknolojiyi insanlık yararına kullanmamışlardır. Tam tersine, dünya halklarını kana boğmak için bir silah olarak kullanırlar teknolojiyi de. Askeri, ekonomik güçlerinin yetmediği yerde de böyle alçakça, canice projelerle saldırırlar insanlara. Onlar için insanın, hayvanın, doğanın önemi yoktur, bunların karşılığının kaç dolara denk düştüğünün önemi vardır. “Beynini yıkarlar”, zehirlerler, hapislere atar işkence yaparlar, öldürürler…
Ancak biz biliyoruz ki hiçbir silah inançlı, kararlı ve örgütlü bir halkı yenilgiye uğratamaz. Emperyalistler, Küba’dan, Vietnam’dan nasıl kuyruklarını sıkıştırıp döndüklerini unutmasınlar. Emperyalizme karşı kazanılan ilk Ulusal Kurtuluş Savaşı’nda Birinci Antiemperyalist Kurtuluş Savaşı’mızda nasıl yenildiklerini unutmasınlar. Canlarını dişlerine takarak savaşan yiğit Irak, Filistin, Afganistan Halklarını unutmasınlar. Bugün direnen Suriye Halkının emperyalistlerin beslemelerini, eli kanlı çakallarını nasıl dize getirdiklerini unutmasınlar. Ve bilsinler ki er ya da geç “Emperyalistler Yenilecek, Direnen Halklar Kazanacak!”
Kurtuluş Partisi Gençliği
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Öneri/eleştiri ilet.