Bilindiği üzere Ortaçağcı, gerici güçlerin en çok ilgi gösterdikleri ve yuvalandıkları bir alan da eğitimdir. Eğitimde etkin olan Ortaçağcı-şeriatçı güçler on yıllardır halkımızı, bilimdışı metafizik dogmalarla düşünemez, sorgulayamaz, yargılayamaz meczuplaşmış sürülere dönüştürme yolunda epeyce mesafe kat ettiler. Tayyipgiller’in iktidara gelmesiyle birlikte tüm devlet olanakları bu gerici amaç için seferber edildi; 4+4+4 Sistemi, türban, kılık kıyafet uygulamaları, ders müfredatının bilimsel, laik normlardan arındırılarak, gerici, şeriatçı dogmalarla doldurulması hep küp doldurma ve vurguna hizmet etmektedir. Dolayısıyla Tayyipgiller için gericilikte, soygun ve vurgunda durmak yok! Ülkemizi Afganistan ve benzeri ülkeler gibi 21. yüzyıldan kopararak Ortaçağın karanlık dehlizlerine götürene kadar devam ediyorlar yollarına, devam edecekler.
Kamuoyunda torba yasa olarak bilinen 652 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile bu amaçlarına biraz daha yaklaşmaktadırlar. Bu kararname ile yargıda ve emniyette yaptıkları tasfiyeyi Milli Eğitimde de devam ettirdikleri görülmektedir. Artık Bakanlık Müsteşarı hariç tüm merkez ve taşra teşkilatı yöneticilerinin görevlerine son verilecektir. Taslağa göre bu atamaları Tayyipgiller’in partisinin il başkanları işlevi gören, halkına “gavat” vb. galiz küfürlerle hakaret eden valiler atayacak. “…Okul ve kurum müdürleri; yazılı ve/veya sözlü olarak yapılacak okul veya kurum müdürlüğü sınavında başarılı olmak kaydıyla, hizmet süreleri, performans ve yeterlikleri dikkate alınarak il millî eğitim müdürünün teklifi üzerine vali tarafından atanır.” (Taslak madde 37/8)
Bakanlık merkez teşkilatı bürokratlarının artık devlet memurları kanununa tabi olması gerekmiyor. Herhangi holdingten, şirketten, marketten veya tarikattan bu kadrolara atama yapılacak ve bunlar sözleşmeli olarak çalışacaklar:
“Müsteşar, Müsteşar Yardımcısı, Talim ve Terbiye Kurulu Başkan ve Üyesi, Genel Müdür, Rehberlik ve Denetim Başkanı, Strateji Geliştirme Başkanı, Bakanlık Müşaviri, I. Hukuk Müşaviri, Grup Başkanı, Basın ve Halkla İlişkiler Müşaviri, Özel Kalem Müdürü, Millî Eğitim Uzmanı, Hukuk Müşaviri ve Millî Eğitim Uzman Yardımcısı kadrolarına atananlar, kadroları karşılık gösterilmek suretiyle, 657 sayılı Kanun ve diğer kanunların sözleşmeli personel çalıştırılması hakkındaki hükümlerine bağlı olmaksızın sözleşmeli olarak çalıştırılabilir.” (Madde 42/1)
Bunların ücretleri bakanlıkta emsal kadrodan çalışanlarla denk olacak ancak ek olarak “(…) Ocak, Nisan, Temmuz ve Ekim aylarında birer aylık sözleşme ücreti tutarında ikramiye ödenir. Bunlardan üstün gayret ve çalışmaları sonucunda emsallerine göre başarılı çalışmalar yaptıkları tespit edilenlere, Bakanın onayı ile Haziran ve Aralık aylarında birer aylık sözleşme ücreti tutarına kadar teşvik ikramiyesi ödenebilir.” (Madde 42/1), denilerek toplam olarak 6 ay ikramiye ödeniyor, yağma hasanın böreği!
Milli Eğitim Bakanlığı öncelikle, 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunundan dershane tanımını çıkartıyor. Böylece, ortaöğretim ve yükseköğrenim sınavlarına hazırlık için kurs açılmayacak. Tasarıda, dershanelerin dönüşümü için son tarih 1 Eylül 2015 olarak belirlendi. Özel okula dönüşmek isteyen dershanelere de, tüm şartları yerine getirmek için Haziran 2018’e kadar süre tanındı. Dershanelere dönüşüm için 14 ayrı model sunan tasarı, ayrıca dönüşemeyen dershanelere de 4 yıl açık lise olarak hizmet verebilme imkânı tanıyor. Böylece halen açık lise olarak devam eden öğrenciler bu dönüşen özel okullara gidecekler ve hükümet her öğrenci için teşvik parası ödeyecek, Halk Eğitim Merkezlerinde yapılan birçok kurs bu kurumlara aktarılacak, hatta özel eğitim kurumları Halk Eğitim Merkezleri açabilecek.
Öğretmenlere kadro Dönüşümü kapsamında dershane çalışanı öğretmenlere Halk Eğitim Merkezlerinde görev verecek. Milli Eğitim Bakanlığı, bu çerçevede geçiş için öğretmenlerde 6 yıl çalışma şartı arayacak. Ayrıca bu kişiler sözlü sınavdan geçirilecek ve atandıkları takdirde sağlık özrü hariç 4 yıl süreyle başka yere tayin isteyemeyecek.
Dönüşecek dershanelere 25 yıla kadar hazine arsası tahsis edilecek. Ayrıca mülkiyeti Milli Eğitim Bakanlığı'na ait binalar da özel okul açmak isteyen dershanelere kiralanabilecek. Dönüşüm için tüm kademedeki okullara teşvik verilecek. Dönüşüm kapsamında verilecek devlet desteği miktarı MEB ve Maliye Bakanlığı tarafından belirlenecek. Teşvik, okul öncesi 48-66 ay arasındaki çocuklar için de verilebilecek. Devlet desteği okulun bulunduğu bölge, eğitim başarısı gibi kriterlere göre değişebilecek.
Kısaca özetleyecek olursak bu kanunun yasallaşmasıyla devletin tüm olanakları Tayyip’in çocuklarının yönetiminde olduğu para havuzu olarak kullanılan TÜRGEV ve diğer yandaş özel eğitim kurumlarına peşkeş çekilecek. 350 bin ataması yapılmayan öğretmenimiz işsizlik pahalılık cehenneminde yanarken dershanelerdeki yandaş öğretmenler sözlü sınavlarla kadroya alınacak. Bu arada sigorta primi tam yatmayan ve 6 yılı doldurmayan öğretmenler işsizlik cehenneminde yanmaya devam edecek.
Önceleri az da olsa atanma umuduyla KPSS sınavına hazırlanan ataması yapılmayan öğretmenler bu yasa tasarısıyla birlikte bir de “sözlü mülakat” cehennemine itilecek. Sözlü mülakatın ülkemizdeki anlamı herkesçe malum; adam kayırma, kadro devşirme. Bu yasayla birlikte okullarımıza artık sadece Tayyigiller’in onay verdiği öğretmenler atanacak.
Öte yandan Tayyipgiller’in bu uygulamalarının bir başka boyutu da AB’nin yerel yönetimler ile ilgili istek ve dayatmalarıyla örtüşüyor olmasıdır. Bugün yapılmak istenilen değişikler 2004 yılında Tayyipgiller tarafından 5227 sayılı “Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun” adı altında yapılmak istenmiş ancak kamuoyu baskısının da etkisiyle yasa, dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından TBMM’ye geri gönderilmişti.
Bu uygulamalar Türkiye’nin 25 Şubat 1995’te onayladığı GATS (Hizmet Ticaret Genel Antlaşması) ile de örtüşüyor. Yani Tayyipgiller’in çıkarları ile uluslararası emperyalistlerin çıkarları birleşiyor. Bu çıkar birlikteliğinde artık sosyal devlete yer yok, eğitim sağlık gibi devletin sağlaması gereken faaliyetler yerli ve yabancı Parababalarının sömürüsüne terk ediliyor.
Gelinen aşamada içinde yaşamakta olduğumuz kapitalist sistemde eğitimin ve sağlığın kamusal bir niteliğe dönüştürülmesi olası görülmüyor. Bu alanda en başarılı örnek sosyalist Küba ve Sosyalizmdir. Ülkemizde yürütmekte olduğumuz İkinci Kurtuluş Savaşı’mızın temel mücadele alanlarından birisi de eğitim ve sağlık olacaktır. İşte o zaman, İkinci Kurtuluş Savaşı’mızı başarıya ulaştırdığımız zaman tüm halk çocukları ilgi ve yetenekleri doğrultusunda her türlü eğitimden ücretsiz yararlanacaklar. Ne mutlu insanların tek bir aile olarak yaşayacağı sosyalist dünya için mücadele edenlere!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Öneri/eleştiri ilet.