7 Ekim 2013 Pazartesi

Gün uyanma; emperyalizme, faşizme, Ortaçağcı irticaya karşı halk kurtuluş cephesinde örgütlenme günüdür!

Merhaba öğrenci arkadaş,

Bu öğretim yılında ÖSYS’ye başvuran 1.924.550 adaydan sadece 877.784’ü bir üniversiteye yerleşmeye “hak kazandı” Maalesef ülkemizde üniversitede okuma hakkını ezberciliğin, eşitsizliğin, şifrelerin, kopyaların kol gezdiği bir sınavla kazanabilmekteyiz. Sen de, üniversite okuma hakkını elde eden azınlıktansın. 12 yıllık eğitim-öğretim hayatının ve yıllar süren üniversiteye hazırlık maratonunun sonucunda iyi kötü bir bölümü kazanmanın haklı gururuyla yeni bir yıla hazırlanıyorsun.
Peki bu yeni öğretim yılında üniversitelerde bizleri neler bekliyor?


Polis barikatlarının gölgesinde bilimsel eğitim mümkün mü?
Başbakan yardımcısı Beşir Atalay, gazetecilere verdiği bir demeçte şunları söylüyor:“Biliyorsunuz son dönemde az katılımlı da olsa üniversitelerimizde bazı öğrenci olayları oldu. Buna asla müsaade etmeyeceğiz. Birilerinin üniversite hayatını böyle karıştırmasına meydan vermeyeceğiz.” Ve üniversitelerde bundan sonra özel güvenlik yerine polisin görev yapacağının “müjdesini” veriyor bizlere. Geçtiğimiz günlerde de  İçişleri Bakanlığı, 81 il valiliği, Gençlik ve Spor Bakanlığı, Kredi ve Yurtlar Kurumuna (Yurt-Kur) ve Yükseköğrenim Kuruluna (YÖK) Üniversitelerde Alınacak Güvenlik Tedbirleri başlıklı bir genelge gönderdi. Genelgede “üniversitelerde eylemlere izin vermeyin” denildi. Bu genelgede daha neler var bakalım:
Bakanlara özel tedbir: Bakan ve milletvekillerinin üniversite ziyaretlerinde ek güvenlik tedbirlerini devreye sokun.
Yurtlara kamera: Yurtlarda kameralı döneme geçin. (Kampus girişlerine turnike ve manyetik kart giriş sistemleri kurulması için YÖK görevlendirildi.)
Gecikmeden takviye güç: Rektörlerin polis ve jandarma talep etmesi halinde, yeteri kadar kolluk kuvvetini gecikmeden üniversite ve kampüs içerisinde görevlendirin.
24 saat kolluk: Üniversitelerin giriş ve çıkışlarına yakın mahallerde, 24 saat esasına göre yeteri kadar kolluk personeli bulundurun.” (Kaynak AA)

Görüldüğü gibi üniversitelerimizde demokratik, bilimsel eğitim dışında her şey düşünülmüş hazırlanmış durumda! Öğrencilerin protesto hakları bile ellerinden alınmakta. En ufak bir hareketlerinde karşılarında tam teçhizat bir polis ordusu dikilivermekte… Tabii üniversitelerdeki saldırılar sadece polisle de sınırlı değil. Tayyipgiller tarafından, cemaatler tarafından şeriatçı doktrinlerle uyuşturulmuş, gericiler de var. Geçtiğimiz yıl Samsun’da, İstanbul’da, Diyarbakır’da devrimci-demokrat öğrencilere saldıran bu şeriatçılar da polisle el ele okullarımızda bilimsel eğitimi baltalamak için mücadele ediyor. Üniversite öğrencilerini potansiyel tehlike olarak gören Tayyipgiller, Gezi Parkı eylemlerindeki canavarca saldırılarına bilim yuvaları olan (olması gereken) üniversitelerde de devam etme talimatı veriyor üniversite yönetimlerine. Gezi Parkı’yla alevlenen toplumsal uyanıştan, azrailden korkarcasına korkuyorlar. Bu korkularını 6 gencimizi canice katlederek, binlerce insanımızı öldüresiye döverek, onlarcasının gözlerini çıkartarak, gaz bombalarıyla tazyikli sularla ülkenin dört bir yanını savaş alanına çevirerek gösterdiler. Tayyipgiller, sadece ülkemizi değil Ortadoğu’yu da savaş alanına çevirmek için çabalamaktalar.  Tüm Dünya halklarının gözleri önünde emperyalistlerin Ortadoğu halklarına zulmetmelerini, yaptıkları katliamları alkışladılar. Bugün Suriye’de on binlerce masum insanın ölümüne yol açan, kendine Özgür Suriye Ordusu adını veren şeriatçı katilleri maddi manevi destekleyerek insanlık düşmanı yüzlerini gösteriyorlar. Irak’ta, Afganistan’da, Libya’da, Mısır’da Suriye’de emperyalizmin Ortadoğu halkları üzerindeki kanlı politikalarının bayraktarlığını yapıyorlar. Bu günlerde de AB-D Emperyalistlerinin Suriye’deki savaş senaryosunun başrolünü kapmak için var güçleriyle çabalıyorlar. Yaptıkları savaş çığırtkanlığıyla halkımızı, masum Suriye halkıyla birbirine boğazlatmak için uğraşıyorlar. Nereye, kime saldıracaklarını bilemez haldeler, çünkü Mısır’ın Tayyip’i olan Ortaçağcı Mursi’nin başına gelenlerin kendi başlarına geleceğinden korkuyorlar.
Korkuyorlar, çünkü alçaklıkta, hainlikte sınır tanımadıklarını biliyorlar. Ülkemizi Yeni Sevr bataklığına sürüklemek için görevlendirildikleri, AB-D Emperyalistlerine uşaklıkta sınır tanımıyorlar. Halkımızı, ülkemizi Ortaçağın karanlığına sürüklemek için ellerinden geleni yapıyorlar. Yargıyı, medyayı, polisi, askeri, eğitimi, sağlığı tekellerine almak için, kendi küplerini doldurmak için insanları, hayvanları, doğayı yok etmekten kaçınmıyorlar. Karşılarında durabilecek ne kadar namuslu-yurtsever varsa, CIA eliyle tezgâhladıkları Ergenekon, Balyoz, Askeri Casusluk vs. davalarıyla tasfiye ettiler.

Ama korksunlar! Korkmakta haklılar...

Arkadaş,
Deniz Gezmişler, Mahir Çayanlar üniversitelerde yürüttükleri yiğit mücadelelerle Parababalarına korku salmış, yurtsever-demokrat devrimci gençlerin önderleri olmuştur. Türkiye devriminin önderi Hikmet Kıvılcımlı’nın dediği gibi “Aydın genç antika çağın ezik, cahil köylüsü değildir. Aydın genç, hiç bir zulmün sindiremeyeceği modern İşçi Sınıfı gibi bir yenilmez devrimci özgücün müttefiğidir.” Üniversiteler tarih boyunca toplumsal muhalefetin kaleleri olmuştur. Ve olmaya da devam edecektir.
İşte biz, Kurtuluş Partisi Gençliği, üniversitelerde ve bulunduğumuz her alanda Hikmet Kıvılcımlı’dan, Deniz Gezmiş’lerden, Mahir Çayan’lardan devraldığımız İkinci Kurtuluş Savaşı bayrağını dalgalandırıyoruz. Herkese eşit, parasız, demokratik, laik, anadilde eğitim için mücadele ediyoruz. Ve tüm demokrat, yurtsever gençleri Kurtuluş Partisi Gençliği saflarında, Halk Kurtuluş Cephesinde örgütlenmeye; faşizme, AB-D Emperyalizmine, yerli satılmış uşakları Tayyipgillere karşı mücadeleye davet ediyoruz.

Yaşasın Gençliğin Devrimci Mücadelesi!
Yaşasın Demokratik–Laik–Anadilde Eğitim Mücadelemiz!
Yeni Sevr’e Karşı Yaşasın İkinci Kurtuluş Savaşımız!


Kurtuluş Partisi Gençliği