7 Ekim 2013 Pazartesi

Ortaçağcı Tayyipgiller’in baskı-zulüm uygulamaları Gençliğin Uyanışını durduramayacak!

Tayyipgiller, Gezi Direnişi’yle silkinip ayaklanan gençliğin mücadelesinin önünü kesmek için var güçleriyle çabalıyorlar. “4+4+4”, “Serbest Kıyafet” kisvesi altında türbanı ilkokullara kadar sokan gibi gerici uygulamalarla ilk-orta okul ve lise öğrencilerine şeriatçı doktrinlerini empoze etmeye çalışan, üniversitelerdeki bilimsel eğitimi günden güne baltalayan, bilim yuvalarını holdinglere çevirmeye çalışan Tayyipgiller,  bu saatten sonra 1980 faşist darbesinin yarattığı apolitik lümpen gençlik modelinin tutmayacağının farkına vardı. Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliğinde yaptıkları değişiklikle devamsızlığı mazeretsiz 10 güne düşürerek, geçme notunu 45’ten 50’ye çıkararak lise öğrencilerine; üniversiteleri ise polislerle doldurarak, “holding üniversitelerine” çevirerek üniversite öğrencilerine baskı uyguluyorlar. Tayyipgiller şimdi de ortak kullanım alanları dışında zaten ayrı olan devlet yurtlarını mekanca birbirinden koparıp kız-erkek diye ayırarak öğrencileri ortaçağın harem-selamlık uygulamasıyla asosyal insanlara dönüştürmeye çalışıyorlar.

YURT-KUR (Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu) yaptığı son değişiklikle üniversitelerdeki devlet yurtlarında kız ve erkek öğrencilerin ayrı boklarda ancak aynı kampusta barınmasını “rahatsız edici” bularak binlerce üniversiteliyi mağdur ediyor. Kampus içinde bulunan ve kız-erkek öğrenciler tarafından ortak olarak kullanılan yurtları ayırarak, bazı okullarda erkek bazı okullarda kız öğrencileri okullarından saatlerce uzaklıktaki yurtlara yerleştiriyorlar. Yapılan değişikliğiyse “uyumaya giderken aynı merdivenlerin kullanılması, kız öğrencilerin yemekhanede şortla yemek yemesi” gibi akıl ve mantık dışı söylemlerle savunuyorlar, hastalıklı Ortaçağcı zihniyetlerini bir kez daha açığa vuruyorlar.
Örneğin İzmir’de; Buca, Bornova ve Balçova’daki yurtlar kız yurdu ve erkek yurdu olarak ayrılacak. Yurt müdürlüklerine gönderilen yazıya göre, Bornova ve Buca’daki yurtlar kız yurdu olurken İnciraltı Atatürk Öğrenci Yurdu erkek yurdu olarak faaliyet gösterecek.
Buna göre, örneğin Bornova’da bulunan Ege Üniversitesinde okuyan bir erkek öğrenci İnciraltı’ndaki yurda yerleşecek. İnciraltı-Bornova arası sabah-akşam iş ve okullardan çıkış saatlerindeki trafik yoğunluğunu göz önünde bulundurmasak bile en az 1,5 saatlik bir yoldur. Ege Üniversitesinde okuyan bir erkek öğrenci gün içinde okul-yurt arası en az 3-3,5 saatlik bir yol gitmek zorunda bırakılıyor.
Yine Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesinde okuyan bir kız öğrenci İnciraltı’nda kalırken yurttan okula 20 dakika yürüyerek ya da 5 dakikada otobüsle gidebilirken, Bornova’da kaldığı takdirde okula gitmek için Yerleşke otobüsüne, metroya ve belediye otobüsüne binmesi gerekir, bu da günde yine minimum 3-3,5 saati yolda geçireceği anlamına geliyor. Trafik yoğunluğu olduğu zamanlarda ise bu yolculuklar 4,5-5 saati bulacaktır. (Ege Üniversitesi öğrencileri bu zulmü protesto etmek için kampus içine “çadır yurtlar” kurarak mücadele ediyor. Kurulan yurtlara öğrencilerin ve halkın diğer kesiminden insanların destekleri artarak devam ediyor.)
Bu Ortaçağcı hasta zihniyeti daha iyi görmek açısından bir başka örnek de Adana’da Kredi Yurtlar Kurumuna bağlı Fevzi Çakmak Yurdundan verelim. Yurdu kız-erkek diye ayırdıkları yetmiyormuş gibi bir de araya demir parmaklıklar yapıyorlar. Ve geçtiğimiz günlerde bedence aramızdan ayrılan devrimci sanatçı Tuncel Kurtiz’i anmak ve forum düzenlemek isteyen öğrencilere özel güvenlik elemanları, “kızlı erkekli forum yapılamayacağını” söyleyerek müdahale ediyor. O gün Ankara’dan gelen ve olay yerinde bulunan müfettiş ise;  “tel örgünün diğer tarafıyla konuşmak yasak” diyerek asıl amaçlarını dile getirmiş; gözlerinin şeriatın karanlığından nasıl kör olduğunu, beyinlerinin nasıl örümceklendiğini göstermiştir.
Gezi Parkı’yla başlayan halk ayaklanmasında gençliğin en önde, kararlı, yiğit duruşu Tayyipgiller’i fazlasıyla korkutmuş olacak ki, öğrencilerin barınma haklarına bile saldırıyorlar. Bu şekilde, gününü yollarda harcamak, okulundan geri kalmak istemeyen gençleri cemaat yurtlarının, tarikat evlerinin pençesine atmayı ya da saatler süren okul yolculuklarıyla eziyet edip diz çöktürmeyi planlıyorlar. Gençliğin uyanışının, gericiliğe, AB-D Emperyalizmine ve yerli satılmış uşaklarına karşı verdiği mücadelenin önünü kesmeyi hedefliyorlar. Ne kadar baskı yaparsak o kadar sindiririz, korkuturuz, siyasetten uzaklaştırıp kafaca silahsızlandırırız sanıyorlar.
Ama yanılıyorlar, yenilecekler!
Ne kampusları karakola çevirme çabaları, ne şeriatçı doktrinlerle donatılmış müritleri, ne de gerici uygulamaları gençlerin uyanışının önünü kesemeyecek. Denizler’in, Mahirler’in, Hikmet Kıvılcımlı’nın 2. Kurtuluş Savaşı geleneğine sahip çıkan devrimci gençlik, liselerde, üniversitelerde bulunduğu her alanda AB-D Emperyalizmine ve yerli satılmış Parababaları cephesine karşı mücadele etmeye devam edecek. Gezi Parkı Direnişi’nin bizlere kazandırdığı, dillere dolanan o sloganda denildiği gibi: Bu daha başlangıç, mücadeleye devam!


İzmir’den Kurtuluş Partisi Gençliği