Tayyipgiller, Gezi Direnişi’yle silkinip ayaklanan gençliğin
mücadelesinin önünü kesmek için var güçleriyle çabalıyorlar. “4+4+4”,
“Serbest Kıyafet” kisvesi altında türbanı ilkokullara kadar sokan gibi
gerici uygulamalarla ilk-orta okul ve lise öğrencilerine şeriatçı doktrinlerini
empoze etmeye çalışan, üniversitelerdeki bilimsel eğitimi günden güne
baltalayan, bilim yuvalarını holdinglere çevirmeye çalışan Tayyipgiller, bu
saatten sonra 1980 faşist darbesinin yarattığı apolitik lümpen gençlik
modelinin tutmayacağının farkına vardı. Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliğinde
yaptıkları değişiklikle devamsızlığı mazeretsiz 10 güne düşürerek, geçme notunu
45’ten 50’ye çıkararak lise öğrencilerine; üniversiteleri ise polislerle
doldurarak, “holding üniversitelerine” çevirerek üniversite
öğrencilerine baskı uyguluyorlar. Tayyipgiller şimdi de ortak kullanım alanları
dışında zaten ayrı olan devlet yurtlarını mekanca birbirinden koparıp kız-erkek
diye ayırarak öğrencileri ortaçağın harem-selamlık uygulamasıyla asosyal
insanlara dönüştürmeye çalışıyorlar.
YURT-KUR (Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu) yaptığı
son değişiklikle üniversitelerdeki devlet yurtlarında kız ve erkek öğrencilerin
ayrı boklarda ancak aynı kampusta barınmasını “rahatsız edici” bularak
binlerce üniversiteliyi mağdur ediyor. Kampus içinde bulunan ve kız-erkek
öğrenciler tarafından ortak olarak kullanılan yurtları ayırarak, bazı okullarda
erkek bazı okullarda kız öğrencileri okullarından saatlerce uzaklıktaki
yurtlara yerleştiriyorlar. Yapılan değişikliğiyse “uyumaya giderken
aynı merdivenlerin kullanılması, kız öğrencilerin yemekhanede şortla yemek
yemesi” gibi akıl ve mantık dışı söylemlerle savunuyorlar, hastalıklı
Ortaçağcı zihniyetlerini bir kez daha açığa vuruyorlar.
Örneğin İzmir’de; Buca, Bornova ve Balçova’daki yurtlar kız
yurdu ve erkek yurdu olarak ayrılacak. Yurt müdürlüklerine gönderilen yazıya
göre, Bornova ve Buca’daki yurtlar kız yurdu olurken İnciraltı Atatürk Öğrenci
Yurdu erkek yurdu olarak faaliyet gösterecek.
Buna göre, örneğin Bornova’da bulunan Ege
Üniversitesinde okuyan bir erkek öğrenci İnciraltı’ndaki yurda
yerleşecek. İnciraltı-Bornova arası sabah-akşam iş ve okullardan çıkış
saatlerindeki trafik yoğunluğunu göz önünde bulundurmasak bile en az 1,5 saatlik
bir yoldur. Ege Üniversitesinde okuyan bir erkek öğrenci gün içinde okul-yurt
arası en az 3-3,5 saatlik bir yol gitmek zorunda bırakılıyor.
Yine Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesinde okuyan
bir kız öğrenci İnciraltı’nda kalırken yurttan okula 20 dakika yürüyerek ya da
5 dakikada otobüsle gidebilirken, Bornova’da kaldığı takdirde okula gitmek için
Yerleşke otobüsüne, metroya ve belediye otobüsüne binmesi gerekir, bu da günde
yine minimum 3-3,5 saati yolda geçireceği anlamına geliyor. Trafik yoğunluğu
olduğu zamanlarda ise bu yolculuklar 4,5-5 saati bulacaktır. (Ege Üniversitesi
öğrencileri bu zulmü protesto etmek için kampus içine “çadır yurtlar” kurarak
mücadele ediyor. Kurulan yurtlara öğrencilerin ve halkın diğer kesiminden
insanların destekleri artarak devam ediyor.)
Bu Ortaçağcı hasta zihniyeti daha iyi görmek açısından bir
başka örnek de Adana’da Kredi Yurtlar Kurumuna bağlı Fevzi
Çakmak Yurdundan verelim. Yurdu kız-erkek diye ayırdıkları yetmiyormuş
gibi bir de araya demir parmaklıklar yapıyorlar. Ve geçtiğimiz günlerde bedence
aramızdan ayrılan devrimci sanatçı Tuncel Kurtiz’i anmak ve forum düzenlemek
isteyen öğrencilere özel güvenlik elemanları, “kızlı erkekli forum
yapılamayacağını” söyleyerek müdahale ediyor. O gün Ankara’dan
gelen ve olay yerinde bulunan müfettiş ise; “tel örgünün diğer
tarafıyla konuşmak yasak” diyerek asıl amaçlarını dile getirmiş;
gözlerinin şeriatın karanlığından nasıl kör olduğunu, beyinlerinin nasıl
örümceklendiğini göstermiştir.
Gezi Parkı’yla başlayan halk ayaklanmasında gençliğin en
önde, kararlı, yiğit duruşu Tayyipgiller’i fazlasıyla korkutmuş olacak ki,
öğrencilerin barınma haklarına bile saldırıyorlar. Bu şekilde, gününü yollarda
harcamak, okulundan geri kalmak istemeyen gençleri cemaat yurtlarının, tarikat
evlerinin pençesine atmayı ya da saatler süren okul yolculuklarıyla eziyet edip
diz çöktürmeyi planlıyorlar. Gençliğin uyanışının, gericiliğe, AB-D
Emperyalizmine ve yerli satılmış uşaklarına karşı verdiği mücadelenin önünü
kesmeyi hedefliyorlar. Ne kadar baskı yaparsak o kadar sindiririz, korkuturuz,
siyasetten uzaklaştırıp kafaca silahsızlandırırız sanıyorlar.
Ama yanılıyorlar, yenilecekler!
Ne kampusları karakola çevirme çabaları, ne şeriatçı
doktrinlerle donatılmış müritleri, ne de gerici uygulamaları gençlerin
uyanışının önünü kesemeyecek. Denizler’in, Mahirler’in, Hikmet Kıvılcımlı’nın
2. Kurtuluş Savaşı geleneğine sahip çıkan devrimci gençlik, liselerde,
üniversitelerde bulunduğu her alanda AB-D Emperyalizmine ve yerli satılmış
Parababaları cephesine karşı mücadele etmeye devam edecek. Gezi Parkı
Direnişi’nin bizlere kazandırdığı, dillere dolanan o sloganda denildiği gibi: Bu
daha başlangıç, mücadeleye devam!
İzmir’den Kurtuluş Partisi Gençliği