Bakanlar Kurulu toplandı, Bülent Arınç 10 bin kelimelik
Türkçesini konuşturdu; “harçlar kalktı, üniversite eğitimi parasız oldu”,
dedi. Tabiî ana akım medya hemen haberleştirdi bu haberi; “Üniversitelilere
müjde”, “eğitimde çığır açılıyor”, “parasız eğitim dönemi başlıyor” gibi
havalı, iddialı başlıklar attılar. Hâlbuki objektif haberciliğin gereği yerine
getirilmiyordu.
Kalktı denilen harçlar sadece birinci öğretim ve
açıköğretimi kapsıyordu. İkinci öğretimler, İngilizce bölümlerde
okuyanlar, ikinci üniversitelerini okuyanlar, yabancı uyruklu öğrenciler için
harçlar kalkmamıştı. Zaten asıl vurgunu da yukarıda saydığımız
bölümlerden vuruyorlardı. Bu öğrenciler çok daha fazla harç ödüyorlardı çünkü.
Örneğin, normal öğretimveterinerlik öğrencisi 386 lira
harç öderken, ikinci öğretim veterinerlik
öğrencisi 2. 134 lira harç ödüyordu.
Peki bu iki öğrenci arasında ne fark var da ikinci
öğretim öğrencisinden 5,5 katı daha fazla haraç (bunların
resmi adı katkı payı veya öğrenim ücreti gibi kelimeler olabilir ama bunların
asıl adı haraçtır) kesiliyor?
Bu farklara aşağıda değinmeden önce şu hususu da önemle
belirtmek gerekir ki eğitim, temel bir insan hakkıdır ve
anayasal bir ilke olan sosyal devlet ilkesine göre de tamamen
ücretsizolmalıdır, tüm masraflar devlet tarafından karşılanmalıdır. Zaten
12 Eylül Faşist Darbesinden önce üniversiteler parasızdı. 12 Eylül Faşist
Cuntasının ürünü olan ve üniversitelerin özerkliğini kaybetmesi, bilimselliğini
yitirmesi, ticarethaneye dönüştürülmesi için yaratılan YÖK ve diğer darbe
kanunlarıyla üniversiteler paralı hale getirilmiştir.
12 Eylül’den önce yetişen onca bilim insanı, akademisyen ve
diğer meslek sahipleri üniversitelerde para vermeden okumuştur ve onların
yetiştiği üniversiteler şimdikilerden çok daha donanımlı, yetkin bilim
yuvalarıydı.
Kaldı ki Tayyipgiller’in bu hamlesi sadece göstermeliktir.
Yasalara göre harçların alınma sebebi öğrencinin devlete olan maliyetini
karşılamak. Hâlbuki bu masraflar, farkında olmadan öğrencilerin cebinden kaç
katıyla çıkıyor. Öğrencilere verilen öğrenim kredileri okul
bittikten sonra misliyle geri alınıyor, insanlar bu borcu
ödeyemediği için daha iş sahibi olmadan icralık oluyorlar. Lise mezunu gencecik
insanlara, daha okullarının yüzünü görmeden ileride, okulları bitince ödenmek
üzere binlerce liralık senetlere imza attırılıyor.
Tayyipgiller’in aldığı bu paraların yanında harç paraları
onlar için çerez parasıydı ama onları kaldırırken bile riyakârlıklarını
sürdürdüler asıl vurgunu sürdürmeye karar verdiler. Sadece bu da değil; her gün
üniversitesine gitmek için ödemek zorunda oldukları yol paraları (ve
bugünlerde İstanbul’da olduğu gibi yapılan zamlar), elektrik, su,
doğalgaz, barınma, gıda zamlarıyla öğrencilerin sözde maliyeti olan
harçların kaç katını zaten alıyorlar.
Dolayısıyla ortada kalkan harç filan yoktur. Bu olmadığı
gibi birinci öğretim ve açıköğretim öğrencilerini kandırarak ikinci öğretim ve
haraç topladıkları diğer öğrencileri karşı karşıya getiriyorlar. Aynı sıralarda
okuyan, arkadaş olan öğrencileri birbirlerine düşürmek için uğraşıyorlar.
Birisi sevinirken diğeri kara kara düşünüyor nasıl ödeyeceğim ben bu parayı
diye. Harçları kaldırdık diye hava atarken öğrencilerin arasına nifak
tohumları ekiyorlar.
Bu açıklamalardan sonra gelelim ikinci öğretim konusuna.
Sahi nedir bu ikinci öğretim, ne işe yarar, neden onlardan 5-6 kat daha
fazla haraç alırlar?
Bu iki öğrenci arasındaki temel fark ikinci öğretimlerin
okullarına akşam gitmeleridir. Dersleri, hocaları, kitapları, sınıfları hep
aynıdır. Ancak ikinci öğretim olmanın tek dezavantajı haraçlar değildir. İkinci
öğretimlilerin burs almaları neredeyse imkânsızdır; gerek devlette gerekse özel
kuruluşlarda -özel durumlar dışında- öncelik birinci öğretimlilerindir.
İkinci öğretimde okuldaki imkânlar kısıtlanmıştır.
Yemekhaneler bazen açık bile değildir, bazı okullarda (örneğin İstanbul
Üniversitesinde) yemek fiyatı artar. Öğrenciler teknik imkânlardan
yararlanamazlar çünkü bu birimler o saatlerde kapalıdır. Sosyal olanaklar
kısıtlıdır çünkü çoğunluğun dışarıda olduğu saatlerde onlar dersliklerindedir.
Bunlar mağduriyetlerin sadece birkaçı, bu örnekler çoğaltılabilir. Bu kadar
olumsuzluğa rağmen bir de üstüne daha fazla haraçkesilerek
cezalandırılırlar.
Burada akıllara şu soru gelebilir: Acaba çalışma ihtimalleri
göz önünde bulundurularak mı daha fazla harç alınıyor?
Hayır, bu da tam olarak gerçeği yansıtmaz çünkü bu kahrolası
toplum düzeni ona da izin vermez. Zaten tam günlük bir işte çalışmaları mümkün
değildir, yarı zamanlı işlerde çalışanlar ise hiçbir sosyal güvenceleri
olmadan, karın tokluğuna çalıştırılır, aldıkları ücretle de zorunlu ihtiyaçlarını
bile tam olarak karşılayamazlar. Mecburen çalışmak zorunda olanlar ise
eğitimlerine yeterince önem veremezler zira ders çalışacak, kendini
geliştirecek, sosyalleşecek zamanları kalmaz.
Ayrıca bu gerekçe bu öğrencilerden haraç almayı değil, ek
destekler verilmesini gerektirir. Çünkü okumak için çalışmak zorunda olanlar
Parababalarının çocukları değildir. Yoksul halk çocuklarıdır. Onlardan haraç
almak insafsızlıktır. Hele 5,5 kat haraç almak tam anlamıyla halk
düşmanlığıdır.
Peki ikinci öğretim öğrencileri bu kadar zorluğu görmüyorlar
da mı bu bölümleri tercih ediyorlar?
Tabiî ki hayır! Sistemin çarkları içinde ezilen öğrenciler,
üniversite mezunu olarak ileride meslek sahibi olabilmek umuduyla (ne yazık ki
günümüzde bu bile hayal oldu) bu bölümleri tercih ediyorlar.
Ayrıca Tayyipgiller yüzsüzlüklerini, düzenbazlıklarını,
ikiyüzlülüklerini, gizleme ihtiyacı bile duymuyorlar.
Nasıl mı?
29 Ağustos 2012 Çarşamba günkü Resmi Gazetede bu değişiklik
yayınlandı ve yürürlüğe girdi. Kararın en alt bölümünde daha önce değindiğimiz
öğrenci cari hizmet maliyetleri isimli tablolar var. 2 sayılı cetvelde ikinci
öğretim öğrencilerinin cari hizmet bedelleri yer alıyor. Bu bedeller birinci
öğretim öğrencilerininkiyle birebir aynı. Yani ikinci öğretim
öğrencisinin devlete maliyetiyle birinci öğretim öğrencisinin maliyeti aynı,
devletin kasasından çıkan sözde (çünkü daha önce anlattığımız gibi ortada çıkan
değil devletin kasasına giren para var) para aynı.
O zaman neden ikinci öğretimlilerden ve diğer
saydığımız öğrencilerden 5-6 katı fazla haraç kesiyorsunuz, neden onlara
zulmediyorsunuz?
Çünkü zalimsiniz, hainsiniz, riyakârlığınızı saklama
gereği duymayacak kadaryüzsüzsünüz!
Eğitimi parasız yaptık diye yalanlar söyleyerek
seçimlerde, harç almadığınız öğrencilerden ve onların ailelerinden oy toplama
peşindesiniz, ancak bu planlarınızı yutmayan, aşağılık seçim oyunlarınıza
gelmeyen, anayasanın eşitlik ilkesine açıkça aykırı bu duruma sessiz kalmayan
aydın gençler var ülkemizde.
Bu gençlerin ne yapması gerekir peki?
En başta bu zulme boyun eğmemeleri, seslerini
yükseltmeleri, bu adaletsizliğe dur demeleri gerekir. Harçları
kalkan öğrencilerin de “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” demeden aynı
sıralarda dirsek çürüttüğü, aynı çarkın dişlisi oldukları arkadaşlarıyla
birlikte hareket etmeleri, mücadeleyi birlikte omuzlamaları gerekir.
Zira bu işin aslı harçları kaldırmak değildir, bu iğrenç bir seçim
yatırımıdır. Zaten düzenleme bu yıl için kabul edilmiştir. Bu seçim ortamı
sona erdikten, Tayyipgiller yerlerini daha da sağlamlaştırdıktan sonra eski YÖK
başkanı Yusuf Ziya Özcan’ın itiraf ettiği gibi bütün
üniversiteler paralı hale gelecektir, parası olmayan okuyamayacaktır,
ulaşılmak istenen nihai hedef budur.
Şu an yapılan ise başta öğrenciler olmak üzere tüm
halkımızın kandırılıp seçimlerde oy toplama plânıdır. Bu aşağılık politikalara
kapılmadan asıl hedefi görüp ona göre hareket etmek artık her gencin görevidir. Gün
bir olma, birlik olma, adaletsizliğe karşı mücadele etme günüdür.Eğitimin
her aşamasının eşit, bilimsel, laik, anadilde ve parasız olmasını
kendisine şiar edinenKurtuluş Partisi Gençliği bundan önce yaptığı
gibi bu mücadeleye de ışık tutacak, yol gösterecektir. Gençliğe düşen
görev de Kurtuluş Partisi Gençliği çatısı altındaörgütlenmektir.
Kurtuluş
Partisi Gençliği
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Öneri/eleştiri ilet.