15 Eylül 2012 Cumartesi

CIA uyuşturuyor gençlik apolitikleşiyor

Tarihin derinliklerinden günümüze kadar, bazı liderlerin üstünlük elde etmek için başvurduğu psikolojik operasyonlar, kimi zaman her hamlesi düşünülmüş, kimi zaman da plansız ve programsız kullanılmış, etkili ve yerinde kullanıldığında ise beklentilerin ötesinde sonuçlar kazandırmıştır.
Ünlü stratejist Sun Tzu, “Harp sanatında uzman olanlar, düşman ordusuna savaşmadan boyun eğdirirler. Onlar savaşmadan şehirleri ele geçirirler. Ve hiç bir harekât yapmaksızın bir devleti devirirler.”‘ sözü ile psikolojik operasyonların savaşmanın da ötesinde bir strateji olduğunu ifade eder.
Günümüzde psikolojik savaşların üç yöntemi vardır: propagandaajitasyon vedezenformasyon. Bu üç yöntem gençliğimiz üzerinde çok etkili olarak uygulanmaktadır. Bu propagandalar, bireyin kanaatlerini etkilemede ve yönlendirmede çağın her türlü teknolojisi kullanılarak yapılır. İnançların, davranışların etkilenmesi ve kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirilmesi için gençliğimize büyük bir kurnazlıkla işlenmektedir teknolojik gelişmeler. Propaganda, ümitlerini ve hayallerini kaybetmiş kişilikleri daha çok etkiler. Psikolojik operasyonları planlayıp düzenleyenler, AB ve ABD Emperyalistlerinin çıkarlarını savunan, onların eli kanlı gizli istihbarat örgütleridir. (Entelijans Servis, CIA, MOSSAD, vb.) Bu operasyonların amacı: algıları şekillendirme, kavrayışları yönlendirme ve CIA’nın arzuladığı amaca ulaşmasında yardım edecek bir cevabın alınmasını engelleyecek davranışları tasfiye etmesidir.

Günümüzde uygulanan psikolojik savaş yöntemlerinden en etkilisi teknoloji ve kullanılan araçların gelişimidir. ABD ve AB Emperyalistlerinin eli kanlı örgütleri, (CIA, Mossad ve diğerleri) bu operasyonlarla bir taraftan gençliği ve kitleleri kandırıp kendi oyunlarına alet ederken diğer taraftan da yönetmek, kontrol altına almak için bütün teknolojik yolları kullanmaktadır.
Türkiye’de televizyon dizileri son yıllarda çokça tartışılıyor. Dizilerdeki tema, sanat, felsefe ve verdiği mesaj gençler açısından ciddi problemler içeriyor.
Bu nedenle bu diziler, genelinde toplumu ve toplumu ayakta tutan insanî ve ahlâkî değerleri yozlaştırmaktadır. Bu dizilerin geleceğimizin teminatı olan gençlerimizin üzerinde olumsuz etkiler bıraktığı, yapılan araştırmalarla da ispatlanmıştır. Televizyon dizi yapımcıları sadece para kazanma ve reyting kaygısı ile dizilerini çekmiyorlar. Hiç şüphesiz bunların bir gayesi var. Televizyon dizilerinin birçoğunda işlenen ortak temanın, toplum değerleriyle taban tabana zıt konular olması dikkatimizi çekiyor. Bu diziler; günübirlik ilişkiler, zina, çarpık ilişkiler, aldatma, lüks hayat, emeksiz kazanç gibi kötü alışkanlıklara teşvik ediyor gençlerimizi. Mesela bu dizilerde yer alan kız kardeşlerin aşk savaşları, iki kız kardeşin âşık olduğu bir adam ya da abi-kardeş arasında kalmış bir kız tiplemeleri bugünkü dizilerin sanki temel konusu oldu.
En çok seyredilenler arasında yer alan bu dizilerde, yuva yıkan taraf mazlum ve haklı gösteriliyor. Hikâyeler zengin aileler arasında, lüks konaklarda geçiyor. Kız kardeşlerden biri lüks bir hayata kavuşmak için zengin biriyle evleniyor. Ancak baldızlar devreye girip enişteye göz koyuyorlar.
Toplum gözünde kabul görmeyen ve ahlâk anlayışımızı bozan bu diziler neden sıklıkla ekranlara getiriliyor? Bir dizi tuttu diye mi benzerleri çekiliyor?
Tabiî ki HAYIR! Planlı ve sistemli bir şekilde gençliğimizi uyuşturmak, zengin yaşamına özendirmek için çekilen bu dizilerin bir diğer amacı da apolitikleştirmektir.
Eğitim sisteminde yapılan değişiklikler de bu operasyonları destekler ve kanıtlar niteliktedir.
Son derece dikkatli olmamız gerekmektedir. Televizyonlarda yayımlanan özellikle de kötü örnekler, ahlâk dışı gayrimeşru yaşantılar içeren dizi ve programlardan uzak durmamız gerekmektedir.
Okuma alışkanlığının düşük olduğu Türkiye’de, romanlardan uyarlanan televizyon dizileri de gençlik üzerinde yararlı bir gelişim sağlamak yerine olumsuz yönde etki gösteriyor. Öykü, roman ve hikâyelerin senaryoya uyarlanması, bu kitapların okunmasına da mani oluyor. Okuyucu, kitapların içeriğini bildiğini sanarak kitapla yüzleşmenin gereksiz olduğuna inanmaktadır. Birçok genç zamanının büyük bir bölümünü televizyon karşısında geçiriyor. Ergenlik döneminde birey hem bedensel hem ruhsal hem de toplumsal alanda değişim ve dönüşüme uğramaktadır. İnsanı kuşatan amansız tehlikeler, bu yaşlarda hücuma geçer. İnsan hayatına yön veren alışkanlıklar bu dönemde yerleşir. Gençlik, aynı zamanda kişilik yapısının oluştuğu, iyi ve kötü alışkanlıkların kazanıldığı bir devredir. Birçok zararlı alışkanlık gençlik döneminde edinilir. Gençlik hayatın en güzel dönemidir. Gençliğe düşen, bu nimeti iyi değerlendirmektir. Gençlerimize kitap okuma alışkanlığı kazandırılmalı ve gençlerimiz duyarlı birer yurttaş haline getirilmelidir. İnsanlar şans oyunları ile kumar gibi kötü alışkanlıklara henüz genç yaşındayken alıştırılmaktadır.
Gençliğimizi, Ülkemizin ve İşçi Sınıfımızın sorunlarından uzak tutmalarındaki amaç da budur zaten. Düşünen, araştıran, sorgulayan bir gençlik istemiyorlar. Çünkü sonlarının İşçi Sınıfımız ve gençlik tarafından yazılacağını adları gibi bilmektedirler.
CIA, beyin kontrolünün ve psikolojik operasyonlarının önemini 1953’te kavradı ve kurumlaştırdı. İnsan beynini kontrol etme ve yönlendirmeye yönelik MK-ULTRA kod adlı programa ait çok sayıda dosyanın ve programın, bizzat CIA ajanları üzerinde yarattığı olumsuz etki nedeniyle, özellikle de CIA Başkanı Richard Helms’in intiharına sebep olduğu için 1973 yılında yok edildiği söylenmektedir. Fakat MK-ULTRA kod adlı bu programın yok edilmek bir yana, daha da geliştirilip, daha geniş kitleler üzerinde uygulanmasına devam edilmektedir. MK-ULTRA sadece bireyler üzerinde LSD ve Elektrot yerleştirilerek uygulanırken, günümüzde basın, medya ile (tv programları ve diziler ile) geniş kitleler üzerinde alçakça uygulanılmasına devam edilmektedir.
CIA ayrıca bir dizi kiralayarak fahişelere tahsis etti. Bu fahişelerin erkekler üzerindeki etkilerini ve davranış değişikliklerini dikkatlice sentezledi. Ve günümüzde de bu yöntemler ile toplum ahlâkı ve gençliğin cinsel güdülerini egoist ve bencil çıkarcı davranışlarını geliştirmek üzere kullandı. Yani Kadın pazarının sorumlusu ve yöneticisi de CIA’dır.
Kore Savaşı’nda esir düşen ABD askerleri, Komünistlerden hiç beklemedikleri muamele gördüler. Kötü muamele bir yana, insanî haklarının hepsi karşılandı. Çin Halk Cumhuriyeti gönüllülerinin eline esir düşen ABD askerlerinin bir kısmı, serbest bırakıldıkları halde ülkelerine dönmeyi reddedip, Kore Halk Cumhuriyeti ve Çin’de kaldılar. ABD’nin emperyalist uygulamalarını açığa çıkaran açıklamalar ve teşhislerde bulundular. Bu onurlu ve namuslu askerlerin bu çalışmaları sonucunda CIA ve ABD’nin geniş kitleler üzerindeki medya ve basın ile oynadığı oyun açığa çıkmaktadır.
Türkiye’de yandaş medyanın yürüttüğü basın anlayışı ise, CIA ile hemen hemen aynıdır. Örnek verecek olursak... Geçen dönemlerde bir Referandum sürecinden geçmiştik. Yandaş medya buradaki görevini oldukça başarılı bir şekilde geniş kitlelere uyguladı. 12 Eylül darbe anayasasından kurtulmak için “AKP ANAYASASINA EVET” kampanyası düzenlemişlerdi. Bu Yandaş satılmış yazarçizerler Türkiye Halklarına evet dedirtebilmek için, akla hayale gelmeyen numaralar yapıp, her şeyi istismar edip, yalanla, dolanla, palavrayla halkı kandırmaya çalıştılar. Bu yandaş satılmış yazarçizerler tayfası, AKP’nin iktidar olduğu 2002 yılından beri yaptıkları gibi, CIA’nın Tavistok Enstitüsü Yöntemlerini kullanarak, önce farklı yandaş kanallarla halkı propaganda bombardımanına tutmuşlar, daha sonra zihin bulanıklığı yaşayan halka, KARŞIDEVRİMİN öldürücü yumruğu olarak tanımlanan AKP ANAYASASINI kabul ettirmeyi başarmışlardır. Ve kendisine “Solcu” diyen bazı parti ve sözde aydınlar bu oyuna gelip “yetmez ama evet” demişlerdi. Ne yazık ki birçoğu işin hâlâ farkına varmayan gafillerdir. Bir kısmı ise zaten CIA tarafından devşirilmiş hainlerdir.
ABD ve onun iktidara getirdiği partisi AKP’nin Türkiye Gençliği üzerindeki oynadığı en büyük oyun, Cumhuriyet kazanımlarını (1923) Türkiye Gençliğinin hafızasından tamamen silmek, ABD’nin BOP çerçevesinde ILIMLI İSLAM CUMHURİYETİ karanlığını egemen hale getirmektir. Bu bir “komplo teorisi” değil gerçeğin soğuk ve acı yüzüdür.
Gençliğimizin üzerinde oynanan bu kirli oyunlar, devrimci inanç, disiplin ve mücadeleyle elbette bozulacaktır. Gençliğimizin elinden Antiemperyalist Kuvayimilliye Ruhunun yok ettirilmesine izin vermeyeceğiz.

Yaşasın İkinci Kurtuluş Savaşımız!
Yaşasın Kuvayimilliye Ruhumuz!
Yaşasın Halk Kurtuluşçu Liseliler!


Gebze’den Bir Halk Kurtuluşçu Liseli

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Öneri/eleştiri ilet.