Tarihin derinliklerinden günümüze kadar, bazı liderlerin
üstünlük elde etmek için başvurduğu psikolojik operasyonlar, kimi zaman her
hamlesi düşünülmüş, kimi zaman da plansız ve programsız kullanılmış, etkili ve
yerinde kullanıldığında ise beklentilerin ötesinde sonuçlar kazandırmıştır.
Ünlü stratejist Sun Tzu, “Harp sanatında uzman
olanlar, düşman ordusuna savaşmadan boyun eğdirirler. Onlar savaşmadan
şehirleri ele geçirirler. Ve hiç bir harekât yapmaksızın bir devleti
devirirler.”‘ sözü ile psikolojik operasyonların savaşmanın da
ötesinde bir strateji olduğunu ifade eder.
Günümüzde psikolojik savaşların üç yöntemi vardır: propaganda, ajitasyon vedezenformasyon.
Bu üç yöntem gençliğimiz üzerinde çok etkili olarak uygulanmaktadır. Bu
propagandalar, bireyin kanaatlerini etkilemede ve yönlendirmede çağın her türlü
teknolojisi kullanılarak yapılır. İnançların, davranışların etkilenmesi ve
kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirilmesi için gençliğimize büyük bir
kurnazlıkla işlenmektedir teknolojik gelişmeler. Propaganda, ümitlerini ve
hayallerini kaybetmiş kişilikleri daha çok etkiler. Psikolojik operasyonları
planlayıp düzenleyenler, AB ve ABD Emperyalistlerinin çıkarlarını savunan,
onların eli kanlı gizli istihbarat örgütleridir. (Entelijans Servis, CIA,
MOSSAD, vb.) Bu operasyonların amacı: algıları şekillendirme, kavrayışları
yönlendirme ve CIA’nın arzuladığı amaca ulaşmasında yardım edecek bir cevabın
alınmasını engelleyecek davranışları tasfiye etmesidir.
Günümüzde uygulanan psikolojik savaş yöntemlerinden en
etkilisi teknoloji ve kullanılan araçların gelişimidir. ABD ve AB
Emperyalistlerinin eli kanlı örgütleri, (CIA, Mossad ve diğerleri) bu
operasyonlarla bir taraftan gençliği ve kitleleri kandırıp kendi oyunlarına
alet ederken diğer taraftan da yönetmek, kontrol altına almak için bütün
teknolojik yolları kullanmaktadır.
Türkiye’de televizyon dizileri son yıllarda çokça
tartışılıyor. Dizilerdeki tema, sanat, felsefe ve verdiği mesaj gençler
açısından ciddi problemler içeriyor.
Bu nedenle bu diziler, genelinde toplumu ve toplumu ayakta
tutan insanî ve ahlâkî değerleri yozlaştırmaktadır. Bu dizilerin geleceğimizin
teminatı olan gençlerimizin üzerinde olumsuz etkiler bıraktığı, yapılan
araştırmalarla da ispatlanmıştır. Televizyon dizi yapımcıları sadece para
kazanma ve reyting kaygısı ile dizilerini çekmiyorlar. Hiç şüphesiz bunların
bir gayesi var. Televizyon dizilerinin birçoğunda işlenen ortak temanın, toplum
değerleriyle taban tabana zıt konular olması dikkatimizi çekiyor. Bu diziler;
günübirlik ilişkiler, zina, çarpık ilişkiler, aldatma, lüks hayat, emeksiz kazanç
gibi kötü alışkanlıklara teşvik ediyor gençlerimizi. Mesela bu dizilerde yer
alan kız kardeşlerin aşk savaşları, iki kız kardeşin âşık olduğu bir adam ya da
abi-kardeş arasında kalmış bir kız tiplemeleri bugünkü dizilerin sanki temel
konusu oldu.
En çok seyredilenler arasında yer alan bu dizilerde, yuva
yıkan taraf mazlum ve haklı gösteriliyor. Hikâyeler zengin aileler arasında,
lüks konaklarda geçiyor. Kız kardeşlerden biri lüks bir hayata kavuşmak için
zengin biriyle evleniyor. Ancak baldızlar devreye girip enişteye göz
koyuyorlar.
Toplum gözünde kabul görmeyen ve ahlâk anlayışımızı bozan bu
diziler neden sıklıkla ekranlara getiriliyor? Bir dizi tuttu diye mi benzerleri
çekiliyor?
Tabiî ki HAYIR! Planlı ve sistemli bir şekilde gençliğimizi
uyuşturmak, zengin yaşamına özendirmek için çekilen bu dizilerin bir diğer
amacı da apolitikleştirmektir.
Eğitim sisteminde yapılan değişiklikler de bu operasyonları
destekler ve kanıtlar niteliktedir.
Son derece dikkatli olmamız gerekmektedir. Televizyonlarda
yayımlanan özellikle de kötü örnekler, ahlâk dışı gayrimeşru yaşantılar içeren
dizi ve programlardan uzak durmamız gerekmektedir.
Okuma alışkanlığının düşük olduğu Türkiye’de, romanlardan
uyarlanan televizyon dizileri de gençlik üzerinde yararlı bir gelişim sağlamak
yerine olumsuz yönde etki gösteriyor. Öykü, roman ve hikâyelerin senaryoya
uyarlanması, bu kitapların okunmasına da mani oluyor. Okuyucu, kitapların
içeriğini bildiğini sanarak kitapla yüzleşmenin gereksiz olduğuna inanmaktadır.
Birçok genç zamanının büyük bir bölümünü televizyon karşısında geçiriyor.
Ergenlik döneminde birey hem bedensel hem ruhsal hem de toplumsal alanda
değişim ve dönüşüme uğramaktadır. İnsanı kuşatan amansız tehlikeler, bu
yaşlarda hücuma geçer. İnsan hayatına yön veren alışkanlıklar bu dönemde
yerleşir. Gençlik, aynı zamanda kişilik yapısının oluştuğu, iyi ve kötü
alışkanlıkların kazanıldığı bir devredir. Birçok zararlı alışkanlık gençlik
döneminde edinilir. Gençlik hayatın en güzel dönemidir. Gençliğe düşen, bu
nimeti iyi değerlendirmektir. Gençlerimize kitap okuma alışkanlığı
kazandırılmalı ve gençlerimiz duyarlı birer yurttaş haline getirilmelidir.
İnsanlar şans oyunları ile kumar gibi kötü alışkanlıklara henüz genç
yaşındayken alıştırılmaktadır.
Gençliğimizi, Ülkemizin ve İşçi Sınıfımızın sorunlarından
uzak tutmalarındaki amaç da budur zaten. Düşünen, araştıran, sorgulayan bir
gençlik istemiyorlar. Çünkü sonlarının İşçi Sınıfımız ve gençlik tarafından
yazılacağını adları gibi bilmektedirler.
CIA, beyin kontrolünün ve psikolojik operasyonlarının
önemini 1953’te kavradı ve kurumlaştırdı. İnsan beynini kontrol etme ve
yönlendirmeye yönelik MK-ULTRA kod adlı programa ait çok sayıda dosyanın ve
programın, bizzat CIA ajanları üzerinde yarattığı olumsuz etki nedeniyle,
özellikle de CIA Başkanı Richard Helms’in intiharına sebep olduğu için 1973
yılında yok edildiği söylenmektedir. Fakat MK-ULTRA kod adlı bu programın yok
edilmek bir yana, daha da geliştirilip, daha geniş kitleler üzerinde
uygulanmasına devam edilmektedir. MK-ULTRA sadece bireyler üzerinde LSD ve
Elektrot yerleştirilerek uygulanırken, günümüzde basın, medya ile (tv
programları ve diziler ile) geniş kitleler üzerinde alçakça uygulanılmasına
devam edilmektedir.
CIA ayrıca bir dizi kiralayarak fahişelere tahsis etti. Bu
fahişelerin erkekler üzerindeki etkilerini ve davranış değişikliklerini
dikkatlice sentezledi. Ve günümüzde de bu yöntemler ile toplum ahlâkı ve
gençliğin cinsel güdülerini egoist ve bencil çıkarcı davranışlarını geliştirmek
üzere kullandı. Yani Kadın pazarının sorumlusu ve yöneticisi de CIA’dır.
Kore Savaşı’nda esir düşen ABD askerleri, Komünistlerden hiç
beklemedikleri muamele gördüler. Kötü muamele bir yana, insanî haklarının hepsi
karşılandı. Çin Halk Cumhuriyeti gönüllülerinin eline esir düşen ABD
askerlerinin bir kısmı, serbest bırakıldıkları halde ülkelerine dönmeyi
reddedip, Kore Halk Cumhuriyeti ve Çin’de kaldılar. ABD’nin emperyalist
uygulamalarını açığa çıkaran açıklamalar ve teşhislerde bulundular. Bu onurlu
ve namuslu askerlerin bu çalışmaları sonucunda CIA ve ABD’nin geniş kitleler
üzerindeki medya ve basın ile oynadığı oyun açığa çıkmaktadır.
Türkiye’de yandaş medyanın yürüttüğü basın anlayışı ise, CIA
ile hemen hemen aynıdır. Örnek verecek olursak... Geçen dönemlerde bir
Referandum sürecinden geçmiştik. Yandaş medya buradaki görevini oldukça
başarılı bir şekilde geniş kitlelere uyguladı. 12 Eylül darbe anayasasından
kurtulmak için “AKP ANAYASASINA EVET” kampanyası düzenlemişlerdi. Bu Yandaş
satılmış yazarçizerler Türkiye Halklarına evet dedirtebilmek için, akla hayale
gelmeyen numaralar yapıp, her şeyi istismar edip, yalanla, dolanla, palavrayla
halkı kandırmaya çalıştılar. Bu yandaş satılmış yazarçizerler tayfası, AKP’nin
iktidar olduğu 2002 yılından beri yaptıkları gibi, CIA’nın Tavistok Enstitüsü
Yöntemlerini kullanarak, önce farklı yandaş kanallarla halkı propaganda
bombardımanına tutmuşlar, daha sonra zihin bulanıklığı yaşayan halka,
KARŞIDEVRİMİN öldürücü yumruğu olarak tanımlanan AKP ANAYASASINI kabul
ettirmeyi başarmışlardır. Ve kendisine “Solcu” diyen bazı parti ve sözde
aydınlar bu oyuna gelip “yetmez ama evet” demişlerdi. Ne yazık ki birçoğu işin
hâlâ farkına varmayan gafillerdir. Bir kısmı ise zaten CIA tarafından
devşirilmiş hainlerdir.
ABD ve onun iktidara getirdiği partisi AKP’nin Türkiye Gençliği
üzerindeki oynadığı en büyük oyun, Cumhuriyet kazanımlarını (1923) Türkiye
Gençliğinin hafızasından tamamen silmek, ABD’nin BOP çerçevesinde ILIMLI İSLAM
CUMHURİYETİ karanlığını egemen hale getirmektir. Bu bir “komplo teorisi” değil
gerçeğin soğuk ve acı yüzüdür.
Gençliğimizin üzerinde oynanan bu kirli oyunlar, devrimci
inanç, disiplin ve mücadeleyle elbette bozulacaktır. Gençliğimizin elinden
Antiemperyalist Kuvayimilliye Ruhunun yok ettirilmesine izin vermeyeceğiz.
Yaşasın İkinci Kurtuluş Savaşımız!
Yaşasın Kuvayimilliye Ruhumuz!
Yaşasın Halk Kurtuluşçu Liseliler!
Gebze’den Bir Halk Kurtuluşçu Liseli
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Öneri/eleştiri ilet.