16 Mart 2025 Pazar

Beyazıt Katliamı’nın Hesabını Soracağız


Tarih, sadece olup bitenlerin kaydı değil, direnenlerin manifestosudur. 16 Mart, halkların hafızasında yalnızca bir yas günü değil, aynı zamanda bir hesap günüdür!

16 Mart 1978’de, İstanbul Üniversitesi’nde devrimci öğrenciler omuz omuza yürüyordu. Ancak emperyalizmin güdümündeki faşist çeteler, bu dayanışmayı hazmedemedi. Bombalarla, kurşunlarla devrimcileri susturacaklarını sandılar. O gün, Cemil Sönmez, Hatice Özen, Baki Ekiz, Turan Ören, Abdullah Şimşek, Hamit Akıl ve Murat Kurt, karanlığa boyun eğmedikleri için katledildi.

Bu bir rastlantı değildi! CIA’nın kontrolündeki yerli işbirlikçiler, 12 Eylül 1980 darbesinin yolunu açmak için harekete geçmişti. O gün Beyazıt’ta olması gereken polisler ortadan kaybolmuş, öğrenciler özellikle ön kapıya yönlendirilmiş, faşist tetikçilerse pusuda bekletilmişti. Bu, başından sonuna kadar planlı bir kıyımdı. Amaçları gençliği korkutmak, devrimci hareketi ezmek, faşist darbenin önünü açmaktı.

Fakat hesap edemedikleri bir şey vardı: Beyazıt’ın kızıl karanfilleri toprağa düşse de filizlenmeye devam etti. Çünkü devrimciler bir ölür, bin doğar!

Bu kanlı planın faillerinden biri, yıllar sonra vicdanına yenik düştü. Katliamın nasıl organize edildiğini, kimin talimat verdiğini, hangi güçlerin devreye girdiğini anlatmaya hazırlanıyordu. Ancak ne oldu? MHP ve CIA tarafından susturulmak istendi, tehdit edildi ve sonunda o da öldürüldü.

Beyazıt Katliamı’nın failleri hiçbir zaman bağımsız hareket etmedi. Emperyalizmin yerli işbirlikçileri, o gün tetiği çektikleri gibi, sonrasında da delilleri ortadan kaldırmak için harekete geçti. Ama ne yaparlarsa yapsınlar, bu gerçeği saklayamayacaklar!

Biz buradayız, buradaydık ve burada olmaya devam edeceğiz! Ne baskılar bizi yıldırır, ne katliamlar bizi durdurur!

Beyazıt’ın hesabı sorulacak!

Katil CIA işbirlikçileri halka hesap verecek!