16 Mart 1978, sınıf arkadaşlarımızın katledildiği başka bir gün. Faşizmin devrimcileri şehit ettiği başka bir gün. Bu topraklarda devrimciler hiçbir zaman tükenmediği için devrimcileri tüketemediği aksine çoğalttığı başka bir gün. Beyazıt’ın devrimci tarihine eklenen, bugünün devrimcilerinin kalbine sızı mücadelesine güç olan başka bir gün 16 Mart. Canlarımızı kaybettikçe eksilmediğimiz, çoğaldığımız, sosyalizme daha kuvvetle sarıldığımız bir gün. 44 yıl önce İstanbul Üniversitesi’nde okuyan devrimci öğrencilere karşı CIA güdümlü faşistlerce bir saldırı planlandı. Bu saldırıda 7 devrimci yoldaşımız hayatını kaybetti, 41 kişi yaralandı.
O zamanlar devrimciler hem sivil hem de üniformalı faşistlerin hain saldırılarından dolayı okuldan toplu çıkış yapıyorlardı. 16 Mart 1978 günü de diğer günlerde olduğu gibi okullarından toplu çıkış yapmışlardı. Ama pusu kurmuştu hainler, önce bomba attılar üzerlerine, sonra ateş açtılar ve 7 kızıl karanfil, Cemil Sönmez, Hatice Özen, Baki Ekiz, Turan Ören, Abdullah Şimşek, Hamit Akıl ve Murat Kurt halkların kurtuluş davası uğrunda canlarını verdiler. Tabii birçok olayda olduğu gibi bu katliam da sadece sivil faşistler tarafından gerçekleştirilmemiş, Amerikan uşağı iktidarın ve onun kolluk kuvvetlerinin destekleriyle yapılmıştır. Çünkü Amerika’ya karşı verilen mücadele faşistlerin ilahlarına karşı verilen mücadeledir aynı zamanda. Onlar Amerika’ya tapmaktadırlar çünkü. Normal şartlarda 30-40 polisin beklediği alanda o gün nasıl oluyorsa polis sayısı 8-10’a düşürülmüş; her zaman arka kapıdan çıkan devrimci öğrenciler faşistlerin beklediği ön kapıdan çıkmaya zorlanmıştır. Yani işin özü, CIA tezgahlamış, yerli satılmışlar, faşistler de harfiyen uygulamıştır.
16 Mart Beyazıt Katliamı, 27 Mayıs Politik Devrimi’yle kurtuluşlarının sosyalizmde olduğunu görmeye başlayan halk yığınlarını sindirmek, AB-D Emperyalistlerinin ülkemizi kolayca sömürebilmeleri için düşman oldukları 27 Mayıs’ın sınırlı kazanımlarını yok etmek, 12 Mart 1971 faşizminin tamamlayamadıklarını tamamlama yolunda faşist diktatörlüğe gerekçe oluşturabilmek için yapılmıştır.
44 yıl önce gençliğin emperyalizme, faşizme ve Ortaçağcı gericiliğe karşı yürüttüğü mücadeleyi baltalamak için katliamlar yapanlar, bugün de ellerindeki her türlü imkanı gençlerimizin toplumsal olaylara verecekleri tepkileri baskılamak için, üniversitelerin bilim yuvaları olmaktan uzaklaşıp Ortaçağ medreselerine dönmesi için kullanmaktadırlar. Ülkemizde bulunan üniversitelerin birçoğunun başına AKP’gillerin bedavacı sözde akademisyenleri kayyum rektör olarak atanmıştır. Boğaziçi Üniversitesi gibi tarihine, değerlerine sahip çıkan okullarda bu kayyum rektörlere ve onları okullara dayatan AKP’giller’e karşı yürütülen direnişler bize 16 Mart Beyazıt Katliamı’nın 44 yıl sonra neden hala unutulmadığını açıklar niteliktedir. Fakat onlar unutmasınlar ki ellerini devrimcilerin kanlarıyla yıkayanlar yine döktükleri kanda boğulacaklardır. Devrim faşistlere zulüm, ezilenlere gün ışığı olacaktır. Devrimcilerin fani olan bedenleri toprakla buluşsa dahi, Marksizm-Leninizm göklere yükselecek ve zaferden zafere koşacaktır. Dünya halklarının kurtuluşu ve sosyalizm yolunda düşenlere şan olsun!
Başka bir 16 Mart…
16 Mart’ın biz devrimciler için anlamı Beyazıt Katliamı’yla sınırlı değildir. Ne yazık ki o tarihte CIA’nın tek katliamı da bu değildir. Yakın tarihimizde Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) için yüzlerce haydut eylemi planlayan CIA, 16 Mart 1988’de Halepçe Katliamı’nı tetiklemiş ve binlerce masum insan alçakça katledilmiştir. Irak hükümeti tarafından Kürt Ulusal Kurtuluş hareketini yok etmek amacıyla yine ABD’den temin edilen zehirli gaz bombalarıyla bombalanan çoluk çocuk, yaşlı, kadın, erkek 5000 Kürt insanımız tüm dünyanın gözleri önünde can vermiştir. Ve ne yazık ki günümüzde Amerikancı Kürt Hareketi, bu katliamın baş aktörü olan ABD Emperyalistleri’nin emrinde hareket ederek, onların ‘kara gücü’ görevini üstlenerek 33 yıl önce Halepçe’de vahşice katledilen Kürt halkına da, aradan geçen 33 yılda katledilen on binlerce Kürt gencine de ihanet etmektedir. Üstelik geçmişte akan kanların vebali bir kenara, Kürt ve Türk Halklarını birbirine boğazlatmayı amaçlayan Emperyalistlere yancılık yaparak bundan sonra da her iki halktan milyonlarca insanımızın katline zemin hazırlamaktadır bu hareket ne yazık ki.
Ancak bizim hiç kuşkumuz yoktur!
Dünyanın baş haydutu ABD ve AB emperyalistleri Hiroşima’da, Vietnam’da, Türkiye’de, Suriye’de, Yugoslavya’da, Afrika’da ve daha birçok toprak üzerinde yaptıklarının bedelini er geç ödeyecektir. Onlarla birlikte tüm dünyada ve Türkiye’de emperyalizme onurunu satmış işbirlikçiler de hesap verecektir. Sosyalistler her zaman yaşayacak ve mücadele edecektir. Devrimciler daima var olacak ve kurtuluşa kadar savaşacaklardır. Kemal Tahir’in de Esir Şehrin İnsanları romanında dediği gibi, “Çünkü sosyalistsiz memleket olmaz”.
Kahrolsun AB-D Emperyalizmi!
Yaşasın Halkların Kardeşliği!
Katil ABD Ortadoğu’dan Defol!
16 Mart 2022
Kurtuluş Partisi Gençliği
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Öneri/eleştiri ilet.