Dostlar, kardeşler...
Asgari
ücretle geçinmeye zorlanan milyonlarca insanın bile sabah uyandığında “bugün
dolar ne kadar?” derdine düştüğü; binlerce işçinin çalıştığı şeker fabrikaları
gibi kurumların yok pahasına yandaşlara satıldığı ya da kapatıldığı; ev
kiralarının arttığı; elektrik, su, doğalgaz, gıda ile birlikte toplu taşıma
ücretleri vb. her türlü ihtiyacın acımasızca zamlandığı; gazetelerin kâğıt
parası bile bulamayıp yayın hayatına son verecek noktaya geldiği, insanların
markete, pazara çıkmaya korktuğu, diğer taraftan ABD ve AB Emperyalistlerinin
Ortadoğu’yu kanla suladığı bu karanlık günlerde yeni bir eğitim öğretim yılına
giriyoruz.
Ve asalak,
gerici, sömürgen Parababalarının iktidarında her zaman olduğu gibi şimdi de biz
öğrencilerin payına düşen daha fazla zorluk ve sefalet oluyor. Oysa bizler,
sürekli değişen sınav sistemlerine, akıl ve bilim dışı ezberci sınav
sistemlerine rağmen gençliğimizin bir bölümünü test kitaplarıyla, dershane
yollarıyla feda ederek bu okulları kazanmadık mı?
Bizim hak
ettiğimiz bu olmamalı elbet!
Bizim yanımızda,
yoksulluk sınırı altında yaşam mücadelesi veren ailelerimizin ve tüm emekçi
halklarımızın da hak ettiği bu olmamalı elbet!
Her gün bir
darbe daha alan eğitim sistemimizin içler acısı durumunu en iyi bizler
biliyoruz. Bir gün oluyor müfredattan “Evrimi”
kaldırıyorlar; bir gün oluyor sınav sistemini değiştiriyorlar ve yetmiyor
ertesi gün sınav sistemini bir kez daha değiştiriyorlar.
Bizler, zaten yetersiz olan müfredatımızdan bilimle ve
akılla alakalı ne varsa her şeyin kaldırıldığı ve iyice içi boşaltılmış olan
“eğitim” sisteminde mücadele ederken bunlar da yetmiyor, bir de başarı
ortalaması düşmüş ya da düşürülmüş devlet üniversiteleri yerine, parlatılan
özel üniversitelerin yıllık ödemelerini düşünüp, bir tercih stresine girip zor
dönemler geçiriyoruz.
Devlet
üniversitesini tercih ettiğimizde ise yine durum değişmiyor ve bu sefer de
sınırlı sayıdaki devlet yurtlarına yerleşemeyince özel yurtların ödemeleriyle cebelleşiyoruz.
Yani tüm
ekonomik ve psikolojik darbeleriyle bir sınav dönemi geçiriyoruz ve sınav sonrasında yine aynı zorluklar devam ediyor. Tüm
olumsuzlukların yanında bir de birçoğumuz ilgi ve alaka duymadığı bölümleri
tercih ediyoruz. Tercih etme sebebimiz de olması gerektiği gibi bilimsel bir
eğitim almak ve ilgi duyduğu alanda uzmanlaşmak değil; para kazanmak, ileride
işsiz kalmamak oluyor.
Mesela bu okula
gelirken, kendine “ileride ne olmak, hangi mesleği yapmak, hangi alanda
uzmanlaşmak istiyorum?” diye mi sordun, yoksa “hangi bölümü okursam kolayca iş
bulurum, işsizlik belasına bulaşmam?” diye mi sordun?
Eğitim sistemimiz, sınav ve bizim dışımızda ülkemizin
durumu da her gün felakete itiliyor.
Belirli aralıklarla düzenlenen ve demokrasi söylevi çarşafıyla
örtülmüş seçim oyunlarıyla bizi oyalayan emperyalizm ve yerli işbirlikçileri,
bizi her gün daha fazla gericileşmeye ve sefalete sürüklüyor.
15 Temmuz’da, ülkemizi karanlık günlere beraberce
sürükleyen iki ABD uşağı gücün harabeye çevirdikleri Cumhuriyet’in ganimetini
paylaşmak için kapışmasının ardından gelen OHAL bahanesiyle okullarımızda en
ufak bir basın açıklamasına, protestoya ya da bir etkinliğe izin verilmiyor.
Bizi düşünmekten,
sorgulamaktan, bilimden, sanattan, ilericilikten alıkoymak ve örgütlenmemizi
engellemek istiyorlar çünkü.
Bununla birlikte
Mustafa Kemal ve kurduğu Cumhuriyet’in tüm değerlerini yok etme ve ülkemizi
bölüp parçalama planları yapan emperyalizm ve hırsız, vurguncu işbirlikçiler bu
şekilde üzerimize daha fazla gelerek çalışmasını devam ettiriyor.
Fakat ne
yaparlarsa yapsınlar!
Padişah ordusuna
karşı ölüme yürüyen Şeyh Bedreddin’lerin; darağacında “Kahrolsun Emperyalizm!”
diye haykıran Denizler’in; 17 yaşında Kuvayimilliye’de yedi düvele karşı
savaşıp, ömrünün 22,5 yılını cezaevinde geçirmiş Türkiye Devrimi’nin Önderi
Hikmet Kıvılcımlı’nın bıraktıkları mirası ve geleneği yok etmek o kadar kolay
değil! Mustafa Kemal önderliğinde zafere ulaşmış Antiemperyalist Birinci Ulusal
Kurtuluş Savaşı’mızın değerlerini tümüyle yok etmek ve “Büyük Ortadoğu Projesi”ni hâkim kılmak için çabalayan
işbirlikçilere de göstermeliyiz: O kadar kolay değil!
Bu vatan sahipsiz değil!
Geleneğe sahip çıkan ve onu geliştiren bir devrimci
gençlik örgütü
var çünkü.
Ülkemizde
gerçekleşen emperyalist G20 zirvesinde; 1 Mayıs’larda, İşçi Grevlerinde, Gezi
İsyanı’mızda…
En önde onurla,
cesaretle ve inançla yürüyen Kurtuluş
Partisi Gençliği var çünkü!
ABD
Emperyalizminin planlarından, Parababalarının acımasız zulmünden, gericilikten
en çok zarar gören gençliği, öğrencileri; yani siz dostlarımızı saflarımızda
mücadeleye çağırıyoruz. 28 Eylül 2018
Yaşasın Bilimsel, Laik, Eşit, Parasız, Anadilde
Eğitim Mücadelemiz!
Kahrolsun Emperyalizm, Yaşasın İkinci Kurtuluş
Savaşı’mız!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Öneri/eleştiri ilet.