Şehir Plancıları Odası İstanbul Şube Başkanı Tayfun Kahraman’a göre Tayyipgiller’e tam 350 milyar dolarlık rant getirecek olan İstanbul’a 3. Köprü inşaatının temel atma töreninde Tayyip, Gezi Direnişçilerini kastederek şöyle söyledi:
“Geçen yılın Mayıs ayında, bazı gezi zekâlılar türedi. Bu gezi zekâlılar bu havalimanını hazmedemediler. Onların böyle devasa bir havalimanının yapılmasını tahayyül etmeleri mümkün değildir. Çünkü onların hayalleri bizim fiillerimizin ulaştığı yere ulaşamaz.” (7 Haziran 2014 tarihli gazeteler)
Bu sözlerini dinleyince Tayyip’in hiç bilmediğimiz yetenekleri olduğunu fark ettik. Öyle ya, biz onu hep nefret dolu bakışlarıyla sağa sola tehditler yağdırırken, emrindeki kolluk güçlerine “destan yazma”ları, yani Gezi Direnişçilerini katletmeleri için emirler verirken, köylüyü azarlarken, gencecik bir çocuğun kendisini protesto etmesi üzerine zırhlı aracının camından ellerini çıkarıp gencin boynuna yapışırken ya da kendi bakanını azarlarken, tokatlarken gördük, tanıdık. Yani biz temel atma törenine kadar Tayyip’i hep ceberrut bir kişilik olarak tanıdık. Meğer yanılmışız. Tayyip “mizah” yapacak kadar akıllı ve keskin zekâlıymış.
Vallahi kırk yıl düşünsek, halkımızın birilerini aşağılamak için kullandığı “gerizekâlı” sözcüğünün bir harfini değiştirerek Gezi Direnişçileri için “gezizekâlı” gibi “akıl dolu”, “espritüel”, “kıvrak” bir zekânın ürünü olan böyle bir sıfat yaratamazdık. Değme hicivcilere taş çıkaracak, mükemmel bir mizah örneği(!)
Tayyip bir taraftan akıl dolu mizahi yeteneğini ortaya koyan ifadeler kullanırken diğer taraftan da tarihe olan düşkünlüğünü, dolayısıyla bu konuda da ne büyük bir meziyete sahip olduğunu kanıtlıyordu, “onların hayalleri bizim fiillerimizin ulaştığı yere ulaşamaz.”, diyerek.
Bu sözler bizi bir anda İstanbul’un Fethi öncesine götürdü. Başbakanımızın kullandığı bu sözler aslında Fatih Sultan Mehmet’e ait. Bu sözlere ilişkin iki rivayet var. Birinci rivayete göre Fatih, Fetih öncesi kendisini İstanbul’u almaktan vazgeçirmeye çalışan Bizanslı elçilere “İmparatoruna söyle, benim kudretimin ulaştığı yere onların hayalleri bile ulaşamaz!”, diyor. Tarihî kaynaklarda geçen ikinci rivayete göre ise Fatih, kendisinden önceki Osmanlı Padişahlarını kastederek “Benim fethettiğim topraklara ecdadımın hayalleri bile ulaşamadı”, diyor. Her iki koşulda da anlatılmak istenen şey net: Fatih öyle büyük şeyler yapıyor ki, onun yaptıklarını ne düşmanları hayal edebiliyor ne de ecdadı.
Tayyip’in Fatih’ten esinlenerek söylediği bu sözlerde bir bilgi hatası yok, doğru söylüyor. Onun “fiil”lerine hangimizin “hayal”leri ulaşabiliyor?
Şehir Plancıları Odası İstanbul Şube Başkanı Tayfun Kahraman’ın zikrettiği 350 milyar doları hangimiz tahayyül edebiliriz? Ya da bırakalım yeşil Amerikan dolarını, 350 milyar, 350 milyon, hatta 350 bin lirayı hangimiz bir arada gördük?
Biz en fazla devletlûlarımızın her yıl belirlediği asgari ücreti, kuşa çevrilen memur maaşlarımızı ya da olsa olsa emekli maaşlarımızı bir arada görebiliyoruz. Bir arada dediysek lafın gelişi. Maaşlarımız daha cebimize bile girmeden ya kredi, ya kredi kartı borçlarımıza kesiliyor, ya ev kiramızı ödemek için ev sahibinin banka hesabına gidiyor ya da bir önceki aydan kalan borçlarımızın en azından bir kısmını temizlemek için uçup gidiyor.
Tayyip gerçekten haklı. Onun ve şürekâsının 12 yıllık iktidarları boyunca gerçekleştirdikleri “fiil”lere hiç kimsenin “hayal”leri ulaşamıyor.
“Kahraman askerlerinin sağ salim evlerine dönmeleri için dua ettiği” Amerikalıların verdiği istihbaratla Roboski’de 34 Kürt köylüsünün bir anda paramparça edilmesine “hayal”lerimiz ulaşabiliyor mu? Tayyipgiller’in uyguladığı dış politika sayesinde Reyhanlı’nın bir anda cehenneme çevrilmesine, resmi rakamlara göre 52 insanımızın varken bir anda yok olmasına “hayal”lerimiz ulaşabiliyor mu?
Ya Soma? Onu hayal edebilir miydik Tayyipgiller’den önce? Her gün birer ikişer işçi ölümüne alışmıştık ama “çıkar amaçlı suç örgütü”nde, AKP’de “hayırsever işadamı” olarak bilinen Alp Gürkan’ın işlettiği madende en az 301 madencinin bir anda göçüp gitmesine “hayal”lerimiz ulaşabiliyor mu?
Başbakan olmak böyle bir şey zahir. Öyle işler yapacaksın ki “fiil”lerine kimseciklerin “hayal”leri ulaşamayacak...
Tayyip’in ince bir zekâyla(!) ürettiği “gezizekâlılar” tanımına tekrar dönersek, onun burada da haklı olduğunu görüyoruz. Evet, gerçekten de Gezi Direnişçileri, Direniş esnasında “orantısız zekâ” diye adlandırılan bir dizi söylem ve eylemlere imza attılar. Bunun en somut göstergeleri Gezi Direnişi esnasında üretilen duvar yazılarıydı. Tayyip’inki kadar “ince” bir zekânın ürünü olmasa da bu duvar yazılarının bir kısmını hatırlayalım:
“Yiyorsa in!” (Biber gazı atan helikoptere)
“Korkma la, biziz halk”
“Anlat Tayyip anlat heyecanlı oluyor”
“Ben Gezi Parkı’nda kanat çırpan kelebeğin Kızılay’da yarattığı fırtınayı istiyorum”
“Biberi bal eyledik, meydanları dar eyledik”
“Gazlar Meksika’dan mı hacı?”
“Kahvaltımı yaptım şimdi çatışabilirim”
“Diren Afrika” (Başbakanın apar topar Afrika’ya gidişi üzerine)
“Merak etme anne önden gitmiyorum, hep beraber yürüyoruz”
“Biber gazını bedava attın, doğalgazı da bedava yap. 450 TL fatura mı olur?”
“Gaza gelme ne olur diren senin de olur”
“Gezi parkı şirinler köyü gibi lan! Birbirine yardım eden, gülüp oynayan insanlar var. Herkes oturmuş Gargamel’i bekliyor”
“Tayyipsiz ve tacizsiz hava sahası”
“Filmin sonunu söyleyelim mi Tayyip?”
“TOMA’yı serbest bırak su sıkarsa senindir su sıkmazsa zaten Çarşı almıştır” (Çarşı’nın TOMA’yı ele geçirmesi üzerine)
“Ayak serçe parmağın sehpanın köşesine çarpsın Tayyib!”
“Tayyip su çok güzel gelsene.”
“Biz ihale ve rant için dilenenlerin değil sirke ve limonla direnenlerin yanındayız” (Devrimci Müslümanlar)
“Mesele 3-5 ağaç değil 1 odun” (Kimi kastettiği malum)
“Gaz gelen yerden taş esirgenmez. Adana Atasözü”
“Islak banyo terliğine çorapla basasın RTE”
“Tüp kaçağını çakmak yakarak kontrol eden bir milleti biber gazıyla korkutamazsın.”
Bildiğimiz gibi “orantısız zekâ” sadece Gezi Direnişi’nin yaşandığı günlerle sınırlı kalmadı. Tayyip’in tanımlamasıyla “gezizekâlılar”, üniversitelerin mezuniyet törenlerinde de kendilerini gösterdiler taşıdıkları pankartlarla. Yine Tayyip’in yaptığı kadar “zekice” olmasa da onları da hatırlayalım:
“Biz sana biber gazı kullanma demedik, salça olarak gene kullan” (ODTÜ-Gıda Mühendisliği)
“Run Time Error: demokrasi.ddl bulunamadı. Sistemi tekrar yapılandırınız” (ODTÜ Bilgisayar Mühendisliği)
“tyyp://sumeyyegeldimi.bbcm” (ODTÜ Bilgisayar Mühendisliği)
“Aynı TOMA’da iki kere yıkanılmaz” (ODTÜ Felsefe)
“Dersleri sıfırladık babacığım” (ODTÜ Endüstri Mühendisliği)
“GDO (Gözü Dönmüş Otorite) istemiyoruz” (ODTÜ Moleküler Biyoloji ve Genetik Mühendisliği)
“Utancımızdan yerin dibine girecektik ama orası ağzına kadar doluydu” (ODTÜ Maden Mühendisliği, Soma Madenleri kastediliyor)
“Milyonları evde zor tutuyoruz dedik, inanmadınız-Ayakkabı Kutusu Partisi” (ODTÜ İktisat)
“Sistem beklenmeyen bir direnişle karşılaştı, devam etmek için damarımıza basın” (İTÜ Bilgisayar)
“Direnmek ODTÜ’nün ‘fıtrat’ında var” (ODTÜ’lü öğrenciler)
“Ne TOMA bizi usandırdı ne SOMA seni utandırdı” (ODTÜ’lü öğrenciler)
“Cebren ve ihale ile aziz vatanın bütün gemileri zapt edildi, tersanelerine girildi, limanları satıldı” (İTÜ Gemi İnşaat Mühendisliği)
Orantısız zekâ ürünü olan bu örnekleri çoğaltabiliriz, biz bu kadarla yetinelim.
Tayyip Gezi Direnişçilerini “gezizekâlılar” diye nitelerken Direnişe katılan halkımızı aşağıladığını zannediyor. Hem de bunu, kendince mizahi bir dille yaptığını düşünüyor. Ancak Gezi Direnişçilerinin “orantısız zekâsı”nı, Tayyip’in “gezizekâlılar” diyerek yaptığı bu pespaye nitelemeyle kıyasladığımızda bir gerçek kendini çok belirgin bir biçimde gösteriyor: Mizahi anlatım denilen olgu, egemen sınıf temsilcilerinin ağzında son derece yapmacık, bayağı, basit kalıyor.
Mizah da her şey gibi toplumsal gerçeklere dayanmazsa, ezilen sınıfların acılarını dile getirmezse, baskıyı, sömürüyü, zulmü ve bunlara karşı direnişi konu edinmezse mizah olmaktan çıkıyor. Sigmund Freud çok haklı olarak “Espri; otoriteye bir başkaldırıyı, onun baskısından kurtulmayı simgeler.”, diyor. Bu tespitin ne kadar doğru olduğunu Gezi Direnişi’miz ve devamındaki “orantısız zekâ” gösteriyor.
Tayyipgiller TOMA’larla eylemlerimizi bir süre de olsa engelleyebilir, biber gazı, tazyikli suyla kitleleri dağıtabilir, halka karşı giriştiği bu savaşta geçici başarılar elde eder gibi görünebilir ama şundan hiç kuşkumuz yok: Ezilenlerin, mazlumların, direnenlerin “orantısız zekâsıyla” asla başa çıkamayacaklar.
Tayyip’in bahsettiği “gezi zekâsı” geçen yıl duvar yazıları ve zekice hazırlanmış barışçıl eylem biçimleri olarak kendini gösterdi. Bir sonraki seferde ise o zekânın ürettiği araçlar sadece duvar yazılarıyla sınırlı kalmayacak. Bilimsel Sosyalizmin, gerçek bilimin ışığında o zekâ sayesinde haramilere karşı yürüttüğümüz mücadeleyi kazandıracak yeni araçlar, yöntemler bulacağız. Eninde sonunda ceberrutların saltanatını yıkıp yerine insancıl, hep birlikte kardeşçe yaşayacağımız bir toplum inşa edeceğiz.
Halkın Kurtuluş Yolu Gazetesi, 78. sayısı