"Bilindiği gibi 2013 yılının Mayıs ayının son günleri ile Haziran ayının ilk günlerinde Şanlı Gezi Direnişi tüm Türkiye’ye dalga dalga yayılmıştı. Gezi’nin bir dalgası da Denizli’de yaşanmıştı. Denizli’deki genç yoldaşlarımızdan birisi de 31 Mayıs, 01-02 Haziran günlerinde Denizli’deki internetten eylem örgütlenmelerine katılmış ve hatta polisin eylemlere yönelik acımasız saldırılarını diğer arkadaşlarına haber vermişti. Yine Tayyip’in ve diğer AKP’lilerin Gezi Direnişine karşı tutumlarını eleştiren twit’ler atmıştı.
Bu twitler, eylemlerle ilgili bilgi ve yönlendirme, bazen de eleştiri içerikliydi. Hiçbirisinde ne Tayyip’e ne de bir başkasına kişisel hiçbir hakaret içermiyordu. Fakat İzmir Emniyet Müdürlüğü Siber Suçlarla Mücadele Müdürlüğü Sanal Devriye Bürosu (!) böyle düşünmüyordu. Taa İzmir’den Denizli’deki bir “suç”u görüp buranın savcılarını harekete geçirmişti. İnternet ortamında sıkça görülen virüslerle ileti gönderme uygulamasından dolayı, sanki arkadaşımız Tayyip’e O.Ç demiş gibi hakkında “Başbakan Tayyip Erdoğan ve AKP Hükümet Üyelerine Hakaret”ten Denizli 3. Sulh Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı.
Genç arkadaşımız Ağustos 2013’de alınan polis ifadesinde eylemlerle ilgili twitlerin kendisinin olduğunu, hakaret içerikli olanların ise kendisine ait olmadığını beyan etmiştir. Bunun dışında hiçbir kanıt olmamasına karşın, Tayyip’e yaranmak isteyen savcılar ilkin olayı “Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini Alenen Ağılamak” suçu kapsamına sokarak TCK. 301. maddeden soruşturma başlatmışlar ve Adalet Bakanlığı’ndan soruşturma izni istemişler. Ancak Adalet Bakanlığı “bu kadar da olmaz ki...” dercesine, “twitlerin 301 kapsamında değil, kişisel hakaret olarak değerlendirilebileceği” uyarısında bulunmuş.
Arkadaşımızın gıyabında iki duruşma yapılmış. Davaya Tayyip Erdoğan’ın avukatları vekalet göndererek davalara katılmak istediklerini belirtmişler. Mahkeme Tayyip’in şikayetinin olup olmadığının sorulması için Ankara Nöbetçi Sulh Ceza Mahkemesi’ne talimat yazmış. Bu mahkemeye Tayyip gitmemiş, fakat aynı avukatlar Tayyip adına dilekçe göndererek şikayetçi olduklarını bildirmişler.
Tayyip ve avukatlarının bu davranışı ilk bakışta normalmiş gibi görünmektedir. Oysa burada çok açık bir hinlik yatmaktadır. Davaya bizzat katılıp takip etmedikleri halde, gönderdikleri dilekçelerle durumu idare ederek, genç arkadaşımıza ceza aldırdıktan sonra tazminat davası açmak. Yani ayakkkabı kutularında tüyü bitmemiş yetimin hakkını götürdükleri yetmiyor muş gibi, mahkemeler yoluyla da ufak tefek ne olursa tokatlamanın peşindeler. Bu ortaçağcı güruhun tipik davranışlarını Ankara Belediye Başkanın İ. Melih Gökçek’de de görmekteyiz. O da benzer yollarla onlarca kişiye tazminat davaları açıyor, açmakta.
Adamların bütün hırsızlıkları, rüşvet pazarlıkları, kamu arazilerini nasıl kapattıkları, basına nasıl müdahale ettikleri ortaya döküldü, yetmedi “milletin anasına küfretti”ler “cumhuriyetin savcıları” kıllarını bile kıpırdatmıyorlar. Suçlu oğullar zırhlı arabalarda gezdiriliyor savcılardan tık yok… Fakat Gezi Direnişi’ne katılan genç insanları sindirmek için anında harekete geçiyorlar. Tayyipgiller ise bu ve benzer davalar yoluyla mahkemeleri kullanarak elde edecekleri tazminatların peşindeler. Bu davalar rüşvetin bir başka yolu değil de nedir?
Ancak genç arkadaşımız sahipsiz değildir. 27 Şubat 2014 günü Denizli 3. Sulh Ceza Mahkemesi’nde yapılacak duruşmaya partili avukatlarımız da katılacaklar, oyun bozulacak. Bakalım kim kimi yargılayacak…
Denizli’den Kurtuluş Partililer"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Öneri/eleştiri ilet.