11 Ağustos 2012 Cumartesi

İstanbul'da Gençlik Kampı

Merkezi Gençlik Kampı’ndan aldığımız heyecan ve şevkle, gelemeyen arkadaşlarımızın da bu atmosferi yaşaması için Sancaktepe (Sarıgazi) İlçe Örgütü olarak 11-12 Ağustos’ta bölgemizde bir kamp yapma kararı aldık. Karar alındıktan sonra hemen bir komite kurduk ve komitede olmayan arkadaşlarımıza da görevler vererek kamp hazırlıklarına başladık. İstanbul İl ve diğer İlçe örgütlerinden genç arkadaşlarımızı da kampa davet ettik.
Kampın yapılacağı ormanı araştırdık. Kampı Taşdelen Ormanı’nda yapmayı doğru bulduk. Kamp yerine bir hafta önceden giderek alan tespiti yaptık. Bulduğumuz bu alan, 50 ile 100 yaşında olduğunu tahmin ettiğimiz meşe ağaçlarının altıydı. Kamp alanının çevresi de daha genç meşe ağaçları ve çam ağaçları ile muhteşem bir yeşilliğe sahip bir yerdi. Kamp alanını bulduktan sonra gece yürüyüşü için güzergâh bulma arayışına girdik. Gece yürüyüşü için bulduğumuz güzergâh ise ağaçların dallarının birbiriyle birleşmesi sonucu eğilerek yürüdüğümüz bir patika olup, insanı şaşırtacak güzellikteydi ve gizemli bir yerdi. Daha sonra gündüz yürüyüşü için güzergâh aradık. Gündüz yürüyüşü için bulduğumuz güzergâh ise kamptan uzaklaşırken yine meşe, çam ve daha birçok çeşit ağacın arasından geçen, kenarlarında böğürtlen yerken kuş seslerinin kulaklarımızı okşadığı, hilal çizerek kamp alanının arkasından çıkan bir patikaydı. Kampta su ihtiyacımızı ise kamp alanına az uzakta bulunan bir çeşmeden karşılayacağız şeklinde karar verdikten sonra kamp alanından ayrıldık.

Kamp gününden 2 gün önce toplantı yaptık ve eksiklerimiz olup olmadığını tespit ettik. Kampın başlayacağı gün, Suriye’nin geleceğini ve Esad sonrasını görüşmek ve Suriye’ye ilişkin son direktiflerini vermek üzere ülkemize gelen, Ortadoğu’yu kan gölüne çeviren ABD’nin Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’ı protesto eylemimizi gerçekleştirdikten sonra kamp alanına gittik.
Kamp alanına gider gitmez bir arkadaşımız açılış konuşmasını yaptıktan ve kuralları açıkladıktan sonra ekipler kuruldu ve kamp alanına yerleşildi. Meteorolojiden aldığımız haber üzerine brandamızı gerdik. Yeni arkadaşlarımızla görevlerimizi yerine getirirken iyice kaynaşmıştık. Yemek hazır olunca sıraya girdik ve yemeklerimizi aldıktan sonra bir daire oluşturduk. Bir yandan yemek yiyip bir yandan da sohbet ederek karnımızı doyurduk.
Yemekten sonra bir arkadaşımız “Marmara bölgesinin endemik bitkileri” konulu, bir başka arkadaşımız da “Doğaya kapitalizmin yaklaşımı ve sosyalizmin yaklaşımı”nı kıyaslamalı bir biçimde anlattığı sunumunu yaptı. Ardından konularla ilgili konuşuldu bir saat serbest zamanımızda gece için hazırlanacak skeçleri ekipler ayrı ayrı köşelerde kurguladı.
Serbest zamanımız bitince gece yürüyüşüne gittik. Gece yürüyüşünden geldiğimizde hepimiz doğaya hayran kalmıştık. Sıra gece etkiliklerine gelmişti ve herkes sırayla skecini oynamaya başlamıştı ve herkes komik ve bilgilendirici oyunlar ortaya koyuyordu ve doğaçlama eklentiler de yapıyordu.
Skeçler bitince ateş başında, gitar ve bağlama eşliğinde türkülerimizi, marşlarımızı söyledik ve halaylar çektik. Gecenin ilerleyen saatlerinde arkadaşlar ateşin üstünde Türk kahvesi yaptı, kahveler içildi bütün yorgunluğumuz kahvenin telvesine çökelmişti. Kahvenin telvesini zayi etmek olmazdı; telveyi uyuyan birkaç arkadaşın yüzüne sürdük. Arkadaşlarımızla ateşin başında sabahladık ve nöbet tutmaya da gerek kalmadı.
Sabah erkenden, uyuyan birkaç arkadaşımızı da eğlenceli bir şekilde; bidona vurup hareketli türküler söyleyerek uyandırdık. Sabah kahvaltısını yaptıktan sonra sıra spora gelmişti ve sporu da bir arkadaşımızın bize gösterdiği hareketlerle ve neşe içinde gerçekleştirdik.
Sıra seminerimize gelmişti ve iki arkadaşımız bize  “BOP-Arap Baharı ve Kürt Meselesi”konulu bir sunum yaptı.
Seminerden sonra gündüz yürüyüşüne çıktık.
Serbest zamanda mendil kapmaca, ip atlama, halat çekme gibi oyunlar oynadık. Oyunlar bitince yemek ekibi yemekle, ateş ekibi ateşle, su ekibi suyla ilgilendi ve yemek hazır olunca yine aynı şekilde çember oluşturarak muhabbet eşliğinde yemeklerimizi yedik.
Karnımızı doyurur doyurmaz bir yağmur başladı ve herkes brandanın altına sığındı. Yağmur şiddetli yağıyordu. Fakat birkaç arkadaşımızın halay parçaları söyleyip yağmurun altında oyun oynamasıyla; yağmurun şiddetine rağmen keyifler yerine geldi ve alkışlar eşliğinde söylenen parçalara katıldı tüm yoldaşlar. Coşkumuzun şiddeti yağmurun şiddetini bastırmıştı. Yağmur azalınca da eşyalarımızı toparladık, çöplerimizi topladık ve ateşin söndüğünden emin olmak için üzerine bolca su döküp kamp alanından ayrıldık. Pentatlon ve değerlendirme faaliyetimizi yapamamış olduk.  
Kolektif yaşamın güzelliğini bir kez daha yaşamış olarak evlerimize dönerken, gülen yüzlerimizde böyle bir yaşamı hayata geçirmiş olmanın ışıltısı, yüreklerimizde coşkusu vardı.

Sancaktepe İlçe Örgütü’nden

Halk Kurtuluşçu Liseli bir Arkadaş

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Öneri/eleştiri ilet.