Merkezi Gençlik Kampı’ndan aldığımız heyecan ve şevkle,
gelemeyen arkadaşlarımızın da bu atmosferi yaşaması için Sancaktepe (Sarıgazi)
İlçe Örgütü olarak 11-12 Ağustos’ta bölgemizde bir kamp yapma kararı aldık.
Karar alındıktan sonra hemen bir komite kurduk ve komitede olmayan arkadaşlarımıza
da görevler vererek kamp hazırlıklarına başladık. İstanbul İl ve diğer İlçe
örgütlerinden genç arkadaşlarımızı da kampa davet ettik.
Kampın yapılacağı ormanı araştırdık. Kampı Taşdelen
Ormanı’nda yapmayı doğru bulduk. Kamp yerine bir hafta önceden giderek alan
tespiti yaptık. Bulduğumuz bu alan, 50 ile 100 yaşında olduğunu tahmin
ettiğimiz meşe ağaçlarının altıydı. Kamp alanının çevresi de daha genç meşe
ağaçları ve çam ağaçları ile muhteşem bir yeşilliğe sahip bir yerdi. Kamp
alanını bulduktan sonra gece yürüyüşü için güzergâh bulma arayışına girdik.
Gece yürüyüşü için bulduğumuz güzergâh ise ağaçların dallarının birbiriyle
birleşmesi sonucu eğilerek yürüdüğümüz bir patika olup, insanı şaşırtacak
güzellikteydi ve gizemli bir yerdi. Daha sonra gündüz yürüyüşü için güzergâh
aradık. Gündüz yürüyüşü için bulduğumuz güzergâh ise kamptan uzaklaşırken yine
meşe, çam ve daha birçok çeşit ağacın arasından geçen, kenarlarında böğürtlen
yerken kuş seslerinin kulaklarımızı okşadığı, hilal çizerek kamp alanının
arkasından çıkan bir patikaydı. Kampta su ihtiyacımızı ise kamp alanına az
uzakta bulunan bir çeşmeden karşılayacağız şeklinde karar verdikten sonra kamp
alanından ayrıldık.
Kamp gününden 2 gün önce toplantı yaptık ve eksiklerimiz
olup olmadığını tespit ettik. Kampın başlayacağı gün, Suriye’nin geleceğini ve
Esad sonrasını görüşmek ve Suriye’ye ilişkin son direktiflerini vermek üzere
ülkemize gelen, Ortadoğu’yu kan gölüne çeviren ABD’nin Dışişleri Bakanı Hillary
Clinton’ı protesto eylemimizi gerçekleştirdikten sonra kamp alanına gittik.
Kamp alanına gider gitmez bir arkadaşımız açılış konuşmasını
yaptıktan ve kuralları açıkladıktan sonra ekipler kuruldu ve kamp alanına
yerleşildi. Meteorolojiden aldığımız haber üzerine brandamızı gerdik. Yeni
arkadaşlarımızla görevlerimizi yerine getirirken iyice kaynaşmıştık. Yemek
hazır olunca sıraya girdik ve yemeklerimizi aldıktan sonra bir daire
oluşturduk. Bir yandan yemek yiyip bir yandan da sohbet ederek karnımızı
doyurduk.
Yemekten sonra bir arkadaşımız “Marmara bölgesinin
endemik bitkileri” konulu, bir başka arkadaşımız da “Doğaya kapitalizmin
yaklaşımı ve sosyalizmin yaklaşımı”nı kıyaslamalı bir biçimde anlattığı
sunumunu yaptı. Ardından konularla ilgili konuşuldu bir saat serbest
zamanımızda gece için hazırlanacak skeçleri ekipler ayrı ayrı köşelerde
kurguladı.
Serbest zamanımız bitince gece yürüyüşüne gittik. Gece
yürüyüşünden geldiğimizde hepimiz doğaya hayran kalmıştık. Sıra gece
etkiliklerine gelmişti ve herkes sırayla skecini oynamaya başlamıştı ve herkes
komik ve bilgilendirici oyunlar ortaya koyuyordu ve doğaçlama eklentiler de
yapıyordu.
Skeçler bitince ateş başında, gitar ve bağlama eşliğinde
türkülerimizi, marşlarımızı söyledik ve halaylar çektik. Gecenin ilerleyen
saatlerinde arkadaşlar ateşin üstünde Türk kahvesi yaptı, kahveler içildi bütün
yorgunluğumuz kahvenin telvesine çökelmişti. Kahvenin telvesini zayi etmek
olmazdı; telveyi uyuyan birkaç arkadaşın yüzüne sürdük. Arkadaşlarımızla ateşin
başında sabahladık ve nöbet tutmaya da gerek kalmadı.
Sabah erkenden, uyuyan birkaç arkadaşımızı da eğlenceli bir
şekilde; bidona vurup hareketli türküler söyleyerek uyandırdık. Sabah
kahvaltısını yaptıktan sonra sıra spora gelmişti ve sporu da bir arkadaşımızın
bize gösterdiği hareketlerle ve neşe içinde gerçekleştirdik.
Sıra seminerimize gelmişti ve iki arkadaşımız bize “BOP-Arap
Baharı ve Kürt Meselesi”konulu bir sunum yaptı.
Seminerden sonra gündüz yürüyüşüne çıktık.
Serbest zamanda mendil kapmaca, ip atlama, halat çekme gibi
oyunlar oynadık. Oyunlar bitince yemek ekibi yemekle, ateş ekibi ateşle, su
ekibi suyla ilgilendi ve yemek hazır olunca yine aynı şekilde çember
oluşturarak muhabbet eşliğinde yemeklerimizi yedik.
Karnımızı doyurur doyurmaz bir yağmur başladı ve herkes
brandanın altına sığındı. Yağmur şiddetli yağıyordu. Fakat birkaç arkadaşımızın
halay parçaları söyleyip yağmurun altında oyun oynamasıyla; yağmurun şiddetine
rağmen keyifler yerine geldi ve alkışlar eşliğinde söylenen parçalara katıldı
tüm yoldaşlar. Coşkumuzun şiddeti yağmurun şiddetini bastırmıştı. Yağmur
azalınca da eşyalarımızı toparladık, çöplerimizi topladık ve ateşin söndüğünden
emin olmak için üzerine bolca su döküp kamp alanından ayrıldık. Pentatlon ve
değerlendirme faaliyetimizi yapamamış olduk.
Kolektif yaşamın güzelliğini bir kez daha yaşamış olarak
evlerimize dönerken, gülen yüzlerimizde böyle bir yaşamı hayata geçirmiş
olmanın ışıltısı, yüreklerimizde coşkusu vardı.
Sancaktepe İlçe Örgütü’nden
Halk Kurtuluşçu Liseli bir Arkadaş
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Öneri/eleştiri ilet.