16 Temmuz 2012 Pazartesi

Gençlik eğitimden ne bekliyor?

Merhaba Arkadaşlar…
Ben Halk Kurtuluşçu Liseliler saflarında mücadele etmekteyim. Düz lise öğrencisiyim.
Okulumuzdaki inkılap tarihi öğretmenimiz bizlere bir teklifle geldi. Kaymakamlığın düzenlemiş olduğu bir etkinlik olduğunu söyledi. “Gençlerin Eğitimden Beklentileri” adlı bir konferans gerçekleşecekmiş. Gebze’de bir okulun önünden otobüslerin Pazar günü saat 9’da kalkacağını söyledi ve benim de katılmamı istedi. Ben de kabul ettim.
Pazar Günü saat 9’da söylenen okulunun önüne gittim. Okulumuzdan birkaç arkadaş ile birlikte otobüse bindik.  Öğretmenevine vardığımızda bizleri gruplar halinde böldüler. Ve gözetmen olarak da her grubun başına bir moderatör koydular. Her grup kendine bir isim verdi. Ben de içinde bulunduğum grubun adını KIVILCIM koydum. Toplantı yaptık.

Gençlerin eğitimden beklentisi nedir, diye bir soru yöneltti moderatör, ben de konuşma yapmak için önceden bir metin önceden hazırladığımı söyledim.
Metni incelemek istediğini söyledi ve inceledikten sonra fazla siyasi olduğunu söyleyerek metnimi okumama izin vermeyeceğini söyledi. Gruptaki arkadaşlar bir metin hazırlasın, onu okursun dediler.
Ben de bu halde gençlerin eğitim beklentilerinin gerçeği yansıtmayacağını söyleyerek karşı çıktım.
Dışarıya hava almaya çıktım. Ve geldiğimde gruptaki diğer kişiler moderatörün eşliğinde bir metin hazırlamışlardı. Okuyucu olarak da beni seçmek istediklerini söylediler. Ben de kabul ettim.
İlk grup konuşmasını yapıp oturdu. Sıra bizim gruba gelmişti. Kürsüye çıktım. Onların bana vermiş olduğu metni buruşturup attım. Cebimden kendi hazırlamış olduğum metni çıkardım ve okumaya başladım. Metnim şu şekildeydi:

Merhaba Arkadaşlar,
Öncelikle söz konusu bir neslin yetiştiriliş tarzı olunca eğitimde “siyaset” kavramına değinmeden edemeyeceğim.
Her gelen hükümet, eğitim sisteminde halk karşıtı ideolojik uygulamalar yapmaktadır. Halbuki eğitim, halkçı ideolojilerden uzak kalmamalıdır. Bu sebepten dolayı eğitimde uygulanan gerici siyasi ve ideolojik planlara “hayır!” diyorum.
19 Mayıs’ın okullarda kutlanmasının yasaklanmış olması da biz gençleri oldukça üzmüştür. Biz gençlerin ruhunda önemli bir yer edinmiş olan 19 Mayıs kutlamalarının, Kuvayimilliye ruhu taşıyan gençliğimizin elinden alınmış olması, biz gençleri daha da politik davranmaya mecbur kılmıştır.
Unutmayalım ki 19 Mayıs, Antiemperyalist Kurtuluş Savaşı’mızın İlk Kıvılcımıdır. Ve biz gençlere düşen görev ise bu önemli değerlere ve Cumhuriyet Kazanımlarına sahip çıkmaktır.
Diğer bir konu ise okulların ticarethanelere dönüştürülüyor olmasıdır. Ataması yapılmayan yüz binlerce öğretmen varken, ücretli öğretmenler köle gibi çalıştırılarak okullarda eğitim kalitesi düşürülmüştür.
Diğer bir konu ise 4+4+4 eğitim sistemidir.  Bu eğitim sisteminde seçmeli ders olarak “Kur’an Okuma” getirilmiştir. Seçmeli ders adı altında yapılmış olsa da diğer azınlık grupların üzerinde toplumsal baskının oluşup oluşmayacağı gerçekten merak konusu olmuştur. Eşit bir eğitim istiyorsak diğer kültürlerden ve inançlardan olan insanları da güvence altına almamız gerekmektedir. Ve bütün inançlara aynı ölçüde yakınlık göstermeliyiz.
Bir husus da anadilde eğitim konusunda olacaktır. Güneydoğu ve Doğu Anadolu’dan okumaya gelen, daha iyi bir eğitim almak isteyen Kürt Kardeşlerimiz var. Karşılaştıkları büyük bir sorun ise dil sorunu olmuştur. Öğretmenlerin anlattıklarını tam olarak anlayamamakta ve kendilerini tam olarak ifade edememektedirler. Küçük yaştan beri köyde Kürtçe ile büyüyen bu kardeşlerimiz, batıdaki okullar başta olmak üzere bütün okullarda zor durumda kalmaktadırlar. Burada ifade özgürlüğünün tam olarak sağlanamamış olması büyük bir sorundur.
Diğer bir konu ise Meslek Liselerinde uygulanan staj sorunudur. İlk başta bakıldığında, teorinin pratiğe dökülüp uygulamalı eğitim olarak verilmesi yerinde ve gerekli bir adımdır. Fakat staj gören arkadaşlarımıza kendi eğitim gördüğü alanlarda çalıştırılmak yerine, ayak işleri yaptırılmakta hatta çaycılığa kadar ilerleyen durumlara şahit olunmaktadır. Zor şartlar altında staj gören bu arkadaşlarımız düşük ücret almaktadırlar. Çalıştıkları günler emekliliklerine işlememektedir. Ve böylece daha erken emekli olmalarının yolu kapatılmıştır. Bazı okullarda ya da işyerlerinde herhangi bir iş kazası meydana geldiğinde sağlık masraflarını okul ya da şirket karşılamamaktadır. Ve staj gördüğü şirkette sözleşme maddesine düşmemişse bu durumdan mesul değildir. Gençlerimiz fabrika cehennemine erken düşürülüp ucuz işgücü olarak kullanılmak istenmektedir.
Okullardaki eğitim sisteminin formel ve skolastik mantıktan çok diyalektik olması gerekmektedir. Önümüzde hayatımızı belirleyecek olan bir sınav ile karşı karşıyayız. Bütün emeklerimizin ve çabalarımızın bir sınava bağlı olması da gerçekten adaletsiz bir durumdur. Parası olanın okuduğu, dershanelere ve özel üniversitelere gittiği bir ülkede eşit rekabetten söz edebilir miyiz?
Madem darbecileri yargıladıklarını söylüyorlar, madem darbe anayasasını değiştireceklerini dile getiriyorlar, o zaman bu darbe ürünü olan YÖK’ün kaldırılması gerekmiyor mu, arkadaşlar?  Parasız eğitim istemek biz gençlerin en doğal hakkıdır. Bu haklarımızı alana kadar dilimizdeki söz kılıçtır, arkadaşlar.
Dinlediğiniz için hepinize teşekkür ederim.
Bu konuşmamı yaptıktan sonra matematik profesörü ve Rotaract Kulübü’nün diğer üyelerinin suratlarındaki ifadenin değiştiğini gördüm. Gergin ve şaşkın bir ifadeleri vardı ve oradaki konferansa gelen bütün arkadaşlar ayakta alkışlayıp bana tezahüratta bulundular.

Daha sonra metni benden alıp yayınlamak istediklerini söylediler. Fakat bazı yerlerini çıkarmaları gerektiğini dile getirdiler. Ben de kabul etmeyerek metnin kendileri tarafından üzerinde oynanıp basılmasına karşı çıktım…