Bizde Zaman Aşımı Yoktur!
16 Mart 1978 tarihinde Yedi Kızıl Karanfilimiz; Hatice
Özen, Murat Kurt, Hamit Akıl, Cemil Sönmez, Baki Ekiz, Turan Ören, Abdullah
Şimşek, CIA ve onun yerli örgütü Kontrgerilla tarafından eğitilmiş ve
silahlandırılmış kana susamış kuklaları Kontrgerilla’nın özel partisi MHP’li
faşistler tarafından katledildi.
Bu Katliam’da ayrıca 47 devrimci de ağır
yaralandı. Katliamdan 9 gün önce yaşananlar ise Parababaları düzeninin
ilerici, namuslu, devrimci insanlara yaklaşımının en tipik örneklerinden biri
olarak tarihe geçmiştir. Bir istihbaratçı, İstanbul Emniyetine kendisinin de
aralarında bulunduğu bir grup faşistin 8-10 gün içinde İstanbul Üniversitesi
çıkışında, devrimci öğrencilerin üzerine bomba yağdıracaklarını, silahlarla
tarayacaklarını bildirmiştir. Bu sözleri de “1.d.2 12780” koduyla resmen
kayıtlarda yer almıştır.
Ki söylenenler de aynen gerçekleşmiştir. 7 Karanfilimiz,
insanlıktan nasibini almamış, sadece insan gibi görünen; ama insan gibi düşünüp
davranmayanlar tarafından katledilmişlerdir. Bombaların eşliğinde faşistler tüm
iğrençlikleriyle “Beyazıt Meydanı komünistlere mezar olacak” sloganları
atıyorlardı. Üniversite polis amiri Reşat Altay, faşist kurşunlara hedef olan
öğrencileri ana kapıya yönlendirmişti ve saldırganların arkasından koşan
polislere “koşmayın” emri verdi. Saldırıdan bir süre sonra Altay
ödüllendirilerek, önce İstanbul Terörle Mücadele Şubesi Müdürlüğüne sonra Niğde
Emniyet Müdürlüğüne, sonraki süreçlerde de Trabzon ve Bursa Emniyet
Müdürlüklerine getirildi. Saldırganlardan yalnızca Sıddık Polat, 11 yıl hapis
cezasına çarptırıldı. Diğerleri delil yetersizliğinden serbest kaldı. 1982
yılında Askeri Yargıtay, Polat hakkında verilen kararı bozdu ve beraat kararı
verdi. Görevli polislere ise disiplin cezası niteliğinde ihtar cezası verildi.
16 Mart’ta gerçekleştirilen katliamın asıl nedeni, 27
Mayıs Politik Devrimi’nin etkisi ile hızla ilerleyen kitlelerin uyanışını
engellemektir. Çünkü kitlelerin uyanışı demek Parababaları düzenin
alaşağı edilip, insanca yaşanacak bir düzenin kurulması demektir. Parababaları
da bunu engellemek için CIA eliyle 1952’de, NATO içinde gizli olarak adına
Kontrgerilla, Süper NATO vb. denen bir örgüt kurmuştur. Bu örgüt de kurulduğu
günden beri nerede ilerici bir hareket, nerede muhalif bir ses varsa onu yok
etmek için mücadele etmiştir.
Gerçek Ergenekoncuların yargılandığı 16 Mart Katliamı
Davası, 2008 yılında tam da bugünkü CIA Patentli Düzmece “Ergenekon Davası”nın
başladığı gün zamanaşımına uğramıştır. Tıpkı 33 kişinin Ortaçağcı
gericiler tarafından yakılarak can verdiği Sivas Katliamı’nın 3 gün önce
zamanaşımına uğratılması gibi…. Tayyipgiller 10 yıllık iktidarları boyunca bu
katliamın firari sanıklarının yakalanması için hiçbir çaba göstermediği gibi,
bu katliamın sanıklarının avukatlarından beş tanesi de AKP’den milletvekili
yapılmış, bir tanesi Anayasa Mahkemesi üyeliğine, birisi de AA yönetim kurulu
üyeliğine atanmıştır. Zamanaşımından kurtulan bu caniler de önümüzdeki günlerde
AKP’den politikaya atılıp milletvekili, belediye başkanı olarak karşımıza
çıkarlarsa şaşırmamak gerekir. Namuslu, yurtsever, laik bilim
adamlarını, AB-D, NATO karşıtı, Mustafa Kemalci askerleri ve Ortaçağ karşıtı
gazetecileri bütün evrensel hukuk kurallarını hiçe sayarak cezaevlerine
tıkayan, insanları işkence ederek öldüren Hizbullahçıları serbest bırakan,
kendisinin ve yandaşlarının davalarının düşmesi için yasa çıkaran bir “adalet”
anlayışında katillerin, devrimci düşmanlarının serbest kalması bizim için hiç
şaşırtıcı değildir. Bugün Tayyipgiller’in adalet anlayışı kendi yandaşlarını
zengin etme, kendi padişahlığına ses çıkarıp karşı duran antiemperyalist,
yurtsever, laik güçleri hapse atmaktır. Tabiî ki bu görev onlara ağababaları
yani AB-D Emperyalistleri tarafından verilmiştir. AB-D Emperyalistleri 1923’te
yırtıp attığımız SEVR’i “Büyük Ortadoğu Projesi” içinde Tayyipgiller eliyle uygulamaya
çalışmaktadır. Adına “Ergenekon” denen dava da bu projenin bir parçasıdır.
Zaten birçok muhalif insanın senelerdir neyle suçlandığını bilmeden tutulması
da bunun bir göstergesidir.
Bugün Tayipgiller hükümeti de devrimci demokrat gençler
üzerindeki bu baskıcı politikayı aynı hızla devam ettirmektedir. Bir yandan da
yeni nesil üzerindeki politikalarıyla gençliğin devrimci geleneğinin önünü
keserek, ortaçağcı zihniyette bir neslin temellerini atmaktadır. Tayyipgiller
gericileşen eğitimi iyici gericileştirmek ortaçağcı zihniyeti yeniden
canlandırmak için eğitim alanında birçok değişikliğe gittiler. Gündemdeki
politikalarından biri de 4+4+4 kesintili eğitim modelidir. Bu
sistemi getirerek Tayyip’in dindar bir nesil yetiştireceğiz sözünün gereklerin
yerine getirmektedirler. Her zaman yaptıkları gibi bu modeli de modernleşme,
çağdaşlaşma(!) adına yaptıklarını söyleseler de özellikle kız çocuklarını eve
hapseden bu yasayla eğitim sistemi içinden çıkılmaz bir hal alacaktır.
16 Mart 1978 tarihinden 10 yıl sonra yine bir 16 Mart
günü 1988’de Halepçe Katliamı yaşanmıştır.
Halepçe’de Kürt Ulusal Kurtuluş Mücadelesinin engellenmesi
için, insanlık tarihinin en acımasız katliamlarından birisi gerçekleşmiştir.
Irak Hükümeti kimyasal silahlar kullanarak 5.000 Kürt’ü genç-yaşlı, çoluk-çocuk
demeden katletmiş,10.000’den fazlasını da yaralamıştır. Sözde insan hakları
savunucuları, BM’den Batı Devletlerine kadar bütün dünya bu katliamı seyretmiş,
kılını bile kıpırdatmamıştır.
16 Mart Katliamı’nı gerçekleştirenlerden, bunları
yaratıp, doyuran ve de koruyan emperyalistlerden de; yerli satılmışlardan
da hesap soracağız! Kızıl Karanfillerimizin ve masum Kürt Halkının kanını yerde
bırakmayacak, uğruna canlarını verdikleri mücadeleyi zaferle sonuçlandıracağız.
Ezilen halklar, bu katliamların hesaplarını muhakkak
soracaklardır! Biz Halkın Kurtuluş Partisi Gençliği olarak AB-D
Emperyalizmine ve Yerli Satılmışlar Cephesine karşı; Antiemperyalist,
Antifeodal ve Antişovenist HALK KURTULUŞ CEPHESİNİ sağlam bir şekilde öreceğiz.
Partimiz Öncülüğünde Demokratik Halk İktidarını kurup Sosyalizmi zafere
ulaştıracağız! 16.03.2012
16 Mart’ı ve Halepçe’yi Unutmadık, Unutturmayacağız!
Kahrolsun MİT, CIA, Kontrgerilla!
Yaşasın Halkların Kardeşliği!
Kurtuluş Partisi Gençliği