Bundan tam 43 yıl önce İstanbul
Üniversitesi’nde okuyan devrimci öğrencilere karşı CIA güdümlü hainlerce bir
saldırı planlandı. Bu saldırıda 7 devrimci genç hayatını kaybetti, 41 kişi
yaralandı.
O zamanlar devrimciler hem sivil hem de üniformalı faşistlerin hain saldırılarına önlem olarak okuldan toplu çıkış yapıyorlardı. 16 Mart 1978 günü de her zamanki gibi okullarından toplu çıkış yapmışlardı. Ama pusu kurmuştu hainler, önce bomba attılar üzerlerine, sonra ateş açtılar ve 7 kızıl karanfil, Cemil Sönmez, Hatice Özen, Baki Ekiz, Turan Ören, Abdullah Şimşek, Hamit Akıl ve Murat Kurt halkların kurtuluş davası uğrunda canlarını verdiler. Tabii birçok olayda olduğu gibi bu katliam da sadece sivil faşistler tarafından gerçekleştirilmemiş, Amerikan uşağı iktidar ve onun kolluk kuvvetlerinin destekleriyle şekillenmiştir. Normal şartlarda 30-40 polisin beklediği alanda o gün ''bir şekilde'' polis sayısı 8-10'a düşürülmüş; her zaman arka kapıdan çıkan devrimci öğrenciler faşistlerin beklediği ön kapıdan çıkmaya zorlanmıştır. Yani işin özü, CIA tezgahlamış, yerli satılmışlar da harfiyen uygulamıştır.
16 Mart Beyazıt Katliamı, 27 Mayıs Politik Devrimi’yle kurtuluş yolunu öğrenmeye
ve kurtuluşlarının Sosyalizmde olduğunu görmeye başlayan halk yığınlarını
sindirmek, AB-D Emperyalistlerinin ülkemizi kolayca sömürebilmeleri için düşman
oldukları 27 Mayıs’ın sınırlı kazanımlarını yok etmek, 12 Mart 1971 faşizminin
tamamlayamadıklarını tamamlama yolunda faşist diktatörlüğe gerekçe
oluşturabilmek için yapılmıştır.
43 yıl önce gençliğin emperyalizme, faşizme ve Ortaçağcı gericiliğe karşı yürüttüğü mücadeleyi baltalamak için katliamlar yapanlar, bugün de ellerindeki her türlü imkanı gençlerimizin toplumsal olaylara verecekleri tepkileri baskılamak için, üniversitelerin bilim yuvaları olmaktan uzaklaşıp Ortaçağ medreselerine dönmesi için kullanmaktadırlar. Ülkemizde bulunan üniversitelerin birçoğunun başına AKP’giller’in bedavacı sözde akademisyenleri kayyum rektör olarak atanmıştır. Boğaziçi Üniversitesi gibi tarihine, değerlerine sahip çıkan okullarda bu kayyum rektörlere ve onları okullara dayatan AKP’giller’e karşı yürütülen direnişler bize 16 Mart Beyazıt Katliamı’nın 43 yıl sonra neden hala unutulmadığını açıklar niteliktedir.
Başka bir 16 Mart…
16 Mart’ın biz devrimciler için anlamı
Beyazıt Katliamı’yla sınırlı değildir. Ne yazık ki o tarihte CIA'nın tek katliamı
da bu değildir. Yakın tarihimizde Büyük
Ortadoğu Projesi (BOP) için yüzlerce haydut eylemi planlayan CIA, 16 Mart 1988'de Halepçe Katliamı’nı tetiklemiş
ve binlerce masum insan alçakça katledilmiştir. Irak hükümeti tarafından Kürt
Ulusal Kurtuluş hareketini yok etmek amacıyla yine ABD'den temin edilen zehirli
gaz bombalarıyla bombalanan çoluk çocuk, yaşlı, kadın, erkek 5000 Kürt
insanımız tüm dünyanın gözleri önünde can vermiştir. Ve ne yazık ki günümüzde
Amerikancı Kürt Hareketi, bu katliamın baş aktörü olan ABD Emperyalistleri’nin
emrinde hareket ederek, onların ‘kara gücü’ görevini üstlenerek 33 yıl önce Halepçe’de
vahşice katledilen Kürt halkına da, aradan geçen 33 yılda katledilen on
binlerce Kürt gencine de ihanet etmektedir. Üstelik geçmişte akan kanların vebali
bir kenara, Kürt ve Türk Halklarını birbirine boğazlatmayı amaçlayan Emperyalistlere
yancılık yaparak bundan sonra da her iki halktan milyonlarca insanımızın
katline zemin hazırlamaktadır bu hareket ne yazık ki.
Ancak bizim hiç kuşkumuz yoktur!
Dünyanın baş haydutu ABD ve AB
emperyalistleri Hiroşima'da, Vietnam'da, Türkiye'de, Suriye'de, Yugoslavya'da,
Afrika'da ve daha birçok toprak üzerinde yaptıklarının bedelini er geç
ödeyecektir. Onlarla birlikte tüm dünyada ve Türkiye'de emperyalizme onurunu
satmış işbirlikçiler de hesap verecektir.
Kahrolsun AB-D Emperyalizmi!
Yaşasın Halkların Kardeşliği!
Katil ABD Ortadoğu'dan Defol!
Kurtuluş Partisi Gençliği