5 Mayıs 2017 Cuma

Üç Fidan’ın Yolunda…

Bizim analarımız haksızlıklara başkaldıran yiğit ve onurlu çocuklar yetiştirdi. Köylerde ağalara, fabrikalarda patronlara, işkence hanelerde polislere boyun eğmeyen, mazlumların yanında savaşan çocuklar yetiştirdi.
Bedreddinleri, Pir Sultanları, Denizleri, Hikmet Kıvılcımlı’ları yetiştirdi.
Kudreti 7000 yıl öncesinin güzelliklerinden kaldı; cesareti ondan sonrasının ezilmişliğinden yürüdü, bu kahramanların.
Bugün burada, insanlık tarihinin en güzel yolunu seçen, haksızlığa karşı mücadele etmeyi kendine şiar etmiş ve bunun sonucunda 45 yıl önce dönemin zalimleri tarafından katledilen Deniz, Yusuf ve Hüseyin Yoldaşları anmak için toplandık.
Onlar Türkiye’nin tam bağımsızlığı için canlarını verdiler. Onlar, emekçi halkın umudu olup yüreklerinin en güzel yerini kazandılar. Makinelerin soğuk demirlerinin başındaki işçilerin sıcacık yüreklerinde yer ettiler. Şan olsun!
Tüm dünyada sömürünün, baskının artmasıyla yükselen sınıf hareketi ve gençlik hareketiyle bir 68 kuşağı doğdu. Bu, özellikle 27 Mayıs Politik Devrimi’nin ardından gelen özgürlük ortamıyla sosyalist yayınların basılması, sendikaların örgütlenmesi gibi önemli adımlarla birlikte Marksist-Leninist düşüncelerle beslenen bir hareket oldu. Bununla birlikte o dönem bütün dünyayı etkisi altına alan ulusal kurtuluş mücadelelerinden de etkilendi. ABD emperyalistlerinin emperyalist çıkarları uğruna önce Kore’ye daha sonra Vietnam’a saldırması ve yüz binlerce insanı kadın-erkek ve çocuk demeden katletmesi, 68 Gençliği’nin öfkesini daha da biledi.

 Gençlik, aynı zamanda dünyadaki diğer devrim hareketlerini de yakından inceliyordu. Komutan Che Guevara ve Fidel Castro’nun Küba’da gerçekleştirdiği silahlı devrim ve Mao’nun önderlik ettiği Çin devrimi bu gençler tarafından büyük ilgi görüyordu. O dönemin gençliği yiğit, heyecanlı ve bir o kadar onurluydu.
Emperyalizm, kuklalarına emri vermiş ve ülkede kan gövdeyi götürmeye başlamıştı. Her gün birileri ya sokaklarda vuruluyor ya da işkencelerde öldürülüyordu. Ama bu devrimci gençler ölümün karşısında bile bir adım geri atmıyordu. Tek yolun devrim olduğunu görmüş ve devrimi gerçekleştirmek için halklara yemin etmişlerdi.
Usta’mızın dediği gibi:
“Devrim yapıyorduk, muhallebi değil. Bu yolda ölmek de var öldürmekte…’’
Günün tüm saatlerini devrimci pratiğe ve teoriye ayıran bu gençler bunu çok iyi biliyorlardı. Ama bir adım olsun geriye bakmıyorlardı.
Deniz, Yusuf ve Hüseyin yoldaşlar Birinci Ulusal Kurtuluş Savaşı’mız ve önderi Mustafa Kemal’i de en iyi şekilde anlamış ve kendilerini  “Biz İkinci Kurtuluş Savaşçılarıyız!’’ diye nitelemişlerdir. Bugün bu tanımlamayı tek hak eden hareket biziz! Kurtuluş Partisi Gençliği olarak bizler Deniz’lerin emperyalizme ve faşizme karşı tutumunu örnek alıyor, onlara yakışır şekilde bayrağı dalgalandırıyoruz. Bizim dışımızdaki diğer siyasi hareketler ne yazık ki ne faşizme ne de emperyalizme karşı mücadeleyi açık açık sahiplenemiyorlar.
Yoldaşlar,
Denizler deyince, kapitalizmin son aşaması olan emperyalizme karşı savaş ön plana çıkıyor. Bugün de emperyalizm ve onun baş haydutu ABD ülkemizi o günlerden daha karanlık ve o günlerden daha savunmasız bir biçimde işgal etmeye bölüp parçalamaya hazırlanıyor. Yani Suriyeleşiyoruz!  Bunun adına da Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) diyor bildiğiniz gibi. Yugoslavya, Irak, Libya, Suriye ve birçok ülkede çıkartılan savaşlar, isyanlar, katliamlar bu projenin bir vagonu rolünü oynuyor.
Ülkemizde patlayan onlarca bomba ve katledilen Türk-Kürt emekçi halkları da bu projenin bir sonucudur.
Katil AB-D emperyalistleri aynı zamanda bunlarla yetinmeyip 15 Temmuz’daki iki işbirlikçi gücün Ganimet Paylaşım Savaşı ve hemen ardından gelen Başkanlık sistemini de emekçi halklarımıza verem ve kanser gibi sunuyor ve medya baskısıyla iki çıkarcı suç örgütünün arasında seçim yapmaya zorluyor. Tabii yine de durmuyor…
 Kürt sorununa kendi çıkarları doğrultusunda sözde bir “çözüm’’ önerip bin yıldır kardeşçe yaşayan iki halkı birbirine kırdırıyor. Genelkurmay’da Amerikalı generaller volta atarken, Burjuva Kürt Hareketinde de onlarca NATO komutanı gerillalara ‘’önderlik’’ ediyor. Ülkemizde ki küçük burjuva sol fraksiyonlar da ne yazık ki onların, yani emperyalizmin peşinden gidiyor.
Denizlerin de söylediği Türk ve Kürt halklarının gerçek anlamda eşit ve kardeşçe yaşadığı bir Türkiye ancak devrimci bir çözümle gerçekleşebilir. Bunu da Ustamız Hikmet Kıvılcımlı’nın bize sunmuş olduğu teori ve pratikle görüyoruz.  Biz bu sorunun da çözümü olarak, emperyalizme karşı dimdik durup Edirne’den Çin’e kadar Türk-Kürt Sosyalist Cumhuriyeti diyoruz.
Çünkü biz devrimciyiz. Bunun gereği olarak da Antiemperyalist, Antişovenist ve Antifeodalist!
Bu yüzden 1 Mayıs’lar da, işçi grev-direnişlerinde, halk hareketlerinde en ön safta savaşıyoruz. Ve işte bu yüzden Denizlerin gerçek mirasçısı biz oluyoruz, yoldaşlar!
Üç kızıl karanfilimizin bedence aramızdan ayrılışının 45. Yılında onlara olan borcumuzu ancak emperyalizme karşı gerçek ve doğru bir savaş vererek ödeyebiliriz. Bunu da emperyalizm ve işbirlikçilerinin tahlilini ortaya koyan bir önderlik ve parti aracılığıyla yapabiliriz.
Bu dava bizimdir!
Küçücük bedenlerin kurşunlanmadığı, tecavüze uğramadığı;
İnsanların açlıktan ölmediği günler için mücadele bizim omuzlarımızdadır.
Bizler, mutlaka Demokratik Halk İktidarını kurup Türkiye halklarına ve dünya halklarına umut olacağız!
Biz kazanacağız.
Şan olsun devrim şehitlerine! 06.05.2017

Kurtuluş Partisi Gençliği


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Öneri/eleştiri ilet.